Filtreler
Filtreler
Bulunan: 71 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [3]
Tam Metin [2]
Yayın Türü [1]
Yazar [20]
Yayın Yılı [9]
Tez Danışmanı [20]
Konu Başlıkları [20]
Yayıncı [20]
Yayın Dili [1]
Araştırmacılar
Yayınlar
Hiperbilirubinemi tanısı ile yatan yenidoğanlarda küvet banyo ve bebek masajının bilirubin düzeyine etkisi

Kanadıkırık, Tuba

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Araştırma hiperbilirubinemi tanısı ile yatan yenidoğanlarda küvet banyo ve bebek masajının bilirubin düzeyine etkisini belirlemek amacıyla deneysel olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesine 15.02.2018- 15.02.2019 tarihleri arasında hiperbilirubinemi tanısı ile yatırılan ve fototerapi tedavisi uygulanan toplam 90 term yenidoğandan elde edilmiştir. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeksizin evren üzerinde çalışılmıştır. Araştırmada 3 grup ile çalışılmış olup doksan yenidoğanın 30 tanesi 1. deney grubunu (banyo+fototerapi), 30 tanesi 2. dene . . .y grubunu (masaj+fototerapi) oluştururken, geri kalan 30 yenidoğan kontrol grubunu (fototerapi) oluşturmuştur. Vakaların gruplara alınma işlemi rastlantısal olarak yapılmıştır. Veriler araştırmacı tarafından hazırlanan Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu ve Girişim Takip Formu kullanılarak toplanmıştır. Veriler SPSS 16 paket programı ile değerlendirilmiştir. Deney I, deney II ve kontrol grubundaki yenidoğanların işlem sonrası bilirubin değeri ortalamalarının anlamlı şekilde düşük olduğu gözlenmiştir (p=0.001). İşlem öncesi deney I, deney II ve kontrol gruplarındaki yenidoğanların bilirubin değeri ortalamaları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (p=0.644). Deney gruplarında yer alan yenidoğanların işlem sonrası bilirubin seviyesi kontrol grubunda yer alan yenidoğanların işlem sonrası bilirubin seviyesinden istatistiksel olarak önemli oranda düşük bulunmuştur (p=0.005). Yapılan ileri analizde, farklılığın kontrol grubu ile deney II (fototerapi+masaj) grubu arasında kaynaklandığı anlaşılmıştır (p=0.005). Yapılan araştırma sonucunda bebek banyosu ve bebek masajı uygulanan yenidoğanların bilirubin düzeyinde kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüş saptanmıştır. Ancak bebek masajının bilirubin düzeyini düşürmede daha etkin bir yöntem olduğu belirlenmiştir. The present study was experimentally conducted in order to measure the effect of bathtub shower and baby massage on bilirubin levels in newborns suffering from hyperbilirubinemia. The data were obtained from a total of 90 term newborns suffering from hyperbilirubinemia in the newborn intensive care unit and treated using phototherapy at Maternity and Infant Diseases Hospital in Zonguldak between 15.02.2018 and 15.02.2019. No sampling was applied and the experiment was carried out on the whole population. The population was divided into three groups as 1st experiment group consisting of 30 newborns (bathtub+phototherapy) and the 2nd experiment group consisting of 30 newborns (massage+phototherapy), while the 3rd experiment group consisting of 30 newborns (phototherapy) was the control group. All newborns were randomly distributed in these three groups. The data were collected using Infant Information Form and Monitoring Form designed by the researcher, and analyzed using SPSS 16 package program. Mean post-experiment bilirubin values were observed significantly lower (p=0.001) in Experiment I, Experiment II and control groups after post-experiment process. No significant differences were observed among mean bilirubin values of newborns in Experiment I, Experiment II and control groups during the pre-experiment process (p=0.644). Bilirubin values of newborns in experimental groups during the post-experiment process were found to be significantly lower compared to the control group (p=0.005). A further analysis demonstrated that this was related to the difference between the control group and Experiment II (phototherapy+massage) group (p=0.005). The findings of the present study indicated that bathtub shower and baby massage caused a significant decrease in bilirubin levels of newborns compared to the control group. However, it was found out that baby massage proved to be a more effective method in terms of decreasing bilirubin levels Daha fazlası Daha az

Caput mandibulae ve precessus coronoideus'un transvers açılarının orta yüz genişliği ile olan ilişkisi

Aktaş, Öznur

Master Tezi | 2021 |

Mandibula, konuşma ve çiğneme gibi fonksiyonlarının yanı sıra üzerinde bulundurduğu anatomik yapılar sayesinde antropometrik öneme sahiptir. Aynı zamanda yüzün merkezi bileşeni olan çeneyi oluşturarak yüz estetiğinde de önemli bir rol oynamaktadır. Çalışmamızda 18-72 yaş arasında 41 kadın ve 18-72 yaş arasında 47 erkek olmak üzere toplam 88 kişiye ait bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanıldı. Ölçümler, bilgisayarlı tomografi görüntülerinden elde edilen üç boyutlu görüntüler üzerinde ve horizontal düzlemde yapıldı. Yüze ait olan bizygion genişliği, sağ ve sol yüz genişliği ölçüldü. Mandibula’ya ait bicondylar genişlik, sağ ve so . . .l proc. coronoideus arası genişlik, sağ ve sol ayrı olarak horizontal düzlemde her iki caput mandibulae’yi birleştiren doğru ile caput mandibulae’nın merkezi ve proc. coronodeius’u birleştiren doğru arasındaki açı (sağ ve sol A açısı), sağ ve sol ayrı olarak caput mandibulae ile proc. coronoideus’u kesen doğru ile aynı tarafa ait corpus mandibulae’nın uzun ekseni üzerinden geçen doğru arasındaki açı (sağ ve sol B açısı), sağ caput mandibulae-spina mentalis-sol caput mandibulae arasındaki açı (C açısı) ve intercondylar açı ölçüldü. Erkeklerde kadınlara göre bizygion uzunluğu, sağ yüz genişliği, sol yüz genişliği, bicondylar genişlik ve sağ ve sol proc. coronoideus arası genişlik istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun belirlendi ( Daha fazlası Daha az

Ameliyat öncesi ağrı eğitiminin ameliyat sonrası ağrıya etkisinin incelenmesi

Kalkan Akyüz, Vildan

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Ana Bilim Dalı Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Programı

Bu araştırma, jinekolojik ameliyat geçirmesi planlanan hastalara ameliyat öncesi verilen ağrı eğitiminin ameliyat sonrası ağrıya etkisinin incelenmesi amacıyla olgu kontrol çalışması olarak yürütüldü. Araştırma bir sağlık araştırma merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğun Kliniğinde arasında yürütüldü. Örneklemi araştırmaya katılmayı kabul eden, jinekolojik ameliyat planlanan 35’i olgu 35’i kontrol grubu olmak üzere 70 kadın oluşturdu. Olgu ve kontrol grubundaki hastalara Hasta Tanıtım Formu, Ağrı İzlem Formu ve Kısa Ağrı Envanteri veri toplamak amacıyla uygulandı. Olgu grubunda yer alan hastalara ameliyat öncesi dönemde sözlü ağrı eğiti . . .mi verildi. Ameliyat sonrası dönemde ilk 24 saatte olgu ve kontrol grubunun ağrı düzeyi değerlendirildi. Verilerin değerlendirilmesinde kategorik değişkenlere ait tanımlayıcı istatistikler frekans ve yüzde, sürekli değişkenler ortalama ve standart sapma ile verilmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirmede olgu ve kontrol grubunda yer alan hastaların tanıtıcı özellikleri ve sağlık özellikleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p>0.05), grupların homojen olduğu saptandı. Jinekolojik ameliyat uygulanan hastalardan ameliyat öncesi ağrı eğitimi verilen olgu grubunun ameliyat sonrası ağrı şiddetinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p 0.05) in terms of descriptive characteristics and health characteristics of the patients in the case and control groups, and the groups were homogeneous. Postoperative pain severity was statistically significant in the patient group who received preoperative pain training (p Daha fazlası Daha az

Dirençli acinetobacter baumannii suşlarıyla geliştirilen enfeksiyonlarda sulbaktam/kolistin ve meropenem/kolistin kombinasyon tedavi etkinliğinin galleria mellonella deneysel modelinde in vivo olarak araştırılması

Subaşı, Eldan

Master Tezi | 2020 | Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Amaç: Kolistinin tek başına veya diğer antimikrobiyallerle kombine olarak enfeksiyonlarda klinik olarak sıklıkla kullanıldığı bildirilmiştir. Bu çalışmada, meropenem ve sulbaktam ile kombine edilen kolistinin çoklu ve pan ilaç dirençli Acinetobacter baumannii klinik izolatlarına karşı sinerjistik aktivitesini hem in vitro hem de in vivo yöntemlerle araştırdık. Gereç/yöntem: Kolistin, meropenem ve sulbaktamın duyarlı (n = 3), çoklu (n = 3) ve pan ilaç dirençli (n = 3) A. baumannii klinik izolatlarına karşı antibakteriyel aktivitesi araştırıldı. Kolistinin meropenem ve sulbaktam ile sinerjistik aktivitesi checkerboard yöntemi ile değe . . .rlendirildi. Seçilen antibiyotikler arasındaki etkileşimler, fraksiyonel inhibitör konsantrasyon endeksi hesaplanarak belirlendi. Galleria mellonella, in vivo etkinlik testleri için deneysel model olarak kullanıldı. Bulgular: Kolistin meropenem ve kolistin sulbaktam olmak üzere her iki kombinasyon, pan ilaç dirençli izolatları üzerinde additif bir etkiye sahipken, çoklu ilaç dirençli izolatları üzerinde additif veya sinerjistik etki gösterdi. Pan ilaç dirençli izolatlarıyla enfekte edilen ve sadece tedavi edilen kombinasyonlarda larvaların tümünün öldüğü gözlenirken, kolistin sulbaktam kombinasyon grubunda %80'i ölmüştü. Çoklu ilaç dirençli izolatlarıyla enfekte larva grubunda, sağkalım oranları; kolistin %50, meropenem %10, sulbaktam %10 ve kolistin/meropenem kombinasyonu %70. Sonuçlar: Sonuçlarımız Kolistinin hem sulbaktam hem de meropenem ile kombinasyon halinde artmış aktiviteye sahip olduğunu Acinetobacter enfeksiyonları için umut vaat edebileceğini göstermektedir. Bu çalışma aynı zamanda klinik izolatlarda kolistin kombinasyonlarının etkinliğini hem in vitro hem de in vivo yöntemlerle değerlendiren ilk çalışma olarak dikkat çekmektedir. Aim: Colistin has been reported to be frequently used clinically in infections, single or combined with other antimicrobials. In this study, we investigated the synergistic activity of colistin combining with meropenem and sulbactam against Multidrug and pandrug resistance Acinetobacter baumannii clinical isolates both by in vitro and in vivo methods. Materials/methods: The antibacterial activity of colistin, meropenem and sulbactam against sensitive (n=3), Multidrug (n=3) and pandrug resistance (n=3) A. baumannii clinical isolates was investigated. The synergistic activity of colistin with meropenem and sulbactam was evaluated by checkerboard method. Interactions between the selected antibiotics were determined by calculating the fractional inhibitory concentration index. Galleria mellonella was used as an experimental model for in vivo activity testing. Results: Both combinations, colistin meropenem and colistin sulbactam had additive effect on pandrug-resistance isolates while additive effect or synergism on Multidrug-resistance isolates. The larvae infected by pandrug-resistance isolates and in combination treated alone were all dead; while 80% were dead in the colistin sulbactam combination group. In the larvae group infected by Multidrug-resistance isolates, survival rates; treated with colistin 50%, with meropenem 10%, with sulbactam 10% and with colistin+meropenem combination 70%. Conclusion: Our results indicate that colistin with combination to both sulbactam and meropenem has enhanced activity and may be promising Acinetobacter infections. This study is also remarkable to be the first for evaluating colistin combinations on clinical isolates by both in vitro and in vivo methods Daha fazlası Daha az

Zonguldak il merkezinde 15-17 yaş grubu genel lise öğrencilerinde benlik saygısının akademik başarı üzerine etkisi

Tatoğlu, Nilüfer

Master Tezi | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Hemen her toplumda, bireylerin zor yaşam koşullarının altından kalkarak, toplum içindeki değişim ve gelişmelere uyum sağlamaları ve toplum içinde bir yer bulmaları istenir. Bu uyumun kolay olması için bireylerin yeterli bilgi ve beceri ile donatılması gerekmektedir. Uyum sorununu en çok yaşayan genç nüfustur. Ergen birey, bu yaş dönemine özel krizi atlatamazsa toplum tarafından onaylanmayan, yasal olmayan düşünce ve davranışlara yönelir. Bu olumsuzlukları önlemek için ergenlik dönemindeki ergen bireylere verilen rehberlik ve danışmanlık hizmeti önem kazanmaktadır. Temel sağlık hizmetleri kapsamında yer alan koruyucu sağlık hizmetler . . .inin çalışma alanında okul sağlığı hizmetleri önemli yer tutar. Okul sağlığı kavramı; öğrencilerin ve okul çalışanlarının, sağlık durumlarının saptanması, geliştirilmesi ve tedavisinin planlanmasıdır. Araştırma okul sağlığı çerçevesinde ergenlerin benlik saygılarının, okul başarısı üzerine olan etkisini incelemek amacıyla, Zonguldak il merkezinde altı genel lisede 15-17 yaş grubu öğrenciler üzerinde yapılmıştır. Araştırma grubu 5694 kişiyi temsil eden 457 ergenden oluşmaktadır. Araştırmamıza katılan öğrencilerin % 41.8’i 15 yaşındadır, % 58.0’i kız, % 42.0’si erkek öğrencidir. Öğrencilerin % 75.1’i orta gelir düzeyindedir, % 92.6’sının annesi, % 3.9’unun babası çalışmamaktadır. Benlik saygısı puanı ve okul başarısı notu arasındaki tek yönlü varyans analizinin sonucuna göre, yüksek, orta ve düşük benlik saygısı puanına sahip gruplar arasında okul başarısı notu yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p=0.001). In almost every society individuals are required to adapt to the changes and improvements in the society and to find a place in the society coping with the difficult living conditions. It is necessary for the individuals to be equipped with adequate information and skill in order that this adaptation will be easy. It is the young population that suffers from the adaptation problem most. The adolescent resorts to illegal thoughts and behaviors that are not accepted by the society if he or she does not get over this crisis that is peculiar to this age period. In order to prevent these negativities, guidance and consulting services provided for the individuals in adolescence gain importance. School health services have an important place in the work field of preventive health services that are considered in fundamental health services. The concept of school health is the assessment and improvement of students’ and school workers’ health conditions, and the planning of the treatment. This research has been carried out on students aged between 15 and 17 in six high schools in the centre of Zonguldak city in order to study the effect of adolescents’ self-esteem on academıc achievement within the framework of school health. The research group consists of 457 adolescents representing 5694 students. Of the students taking part in our research, 41.8 % is 15 years old, 58.0 % is female, and 42.0 % is male. 75.0 % of the students belong to middle- income classes, mothers of 92.6 % and fathers of 3.9 % have no jobs. According to the result of one-way variance analysis between self-esteem points and academıc marks, there is a considerable statistical difference in academıc marks among the groups getting high, middle and low selfesteem points (p=0.001) Daha fazlası Daha az

Zonguldak il merkezinde çocuk kliniklerinde çalışan hemşirelerin çocuğun bakımında ebeveyn katılımına yönelik tutumlarının değerlendirilmesi

Türkmen Çoban, Selda

Master Tezi | 2017 | Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Bu çalışma hastanede yatan çocuğun bakımına ebeveynlerin katılımı konusunda hemşirelerin görüşlerini belirlemek amacı ile yapılmış tanımlayıcı bir çalışmadır. Araştırma, 01 Ekim 2015- Ocak 2016 tarihleri arasında, Zonguldak il merkezinde bulunan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde bulunan çocuk sağlığı ve hastalıkları kliniklerinde yapılmıştır. Çalışmada örneklem seçimine gidilmemiş olup, 130 hemşire örneklemi oluşturmuştur. Veriler, araştırmacılar tarafından hazırlanan hemşirelerin sosyo-demografik özelliklerine yönelik Tanıtıcı Bilg . . .i Formu ve ‘Ebeveyn Katılımı Tutum Ölçeği’ (EKTÖ) ile toplanmıştır. Çalışmadan elde edilen veriler SPSS 19.0 programı ile değerlendirilmiştir. Analizlerde Student T testi, Mann-Whitney U ve Kruskal-Wallis varyans analizi kullanılmıştır. Kruskal-Wallis varyans analizinde alt grupların ikişerli karşılaştırılması Bonferroni düzeltmeli Mann-Whitney U testi ile yapılmıştır. Çalışmamızda araştırmaya katılan hemşirelerin iş yaşamı özelliklerine göre EKTÖ puan ortalamaları değerlendirildiğinde çalışılan hastane, klinik, klinikte çalışılan konum ve aile merkezli bakıma yönelik bilgi alma durumu arasında anlamlı farklılık olduğu belirlenmiştir ( Daha fazlası Daha az

Yardımcı hizmet personelinin hijyenik el yıkama uyumuna yönelik eğitimin etkisi

Doğan, Şükran

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Anabilim Dalı, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Yüksek Lisans Programı

Araştırma, yardımcı hizmet personelinin hijyenik el yıkama uyumuna yönelik eğitimin etkisini değerlendirmek amacıyla tek gruplu ön test-son test yarı deneysel tipte gerçekleştirildi. Araştırma, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi; cerrahi klinikler, ameliyathane, yoğun bakım üniteleri ve invaziv işlem yapılan kliniklerde 2 Ocak 2019-1 Haziran 2019 tarihleri arasında yürütüldü. Araştırmanın örneklemini kurumda çalışan 159 yardımcı hizmet personeli oluşturdu. Verilerin toplanmasında Kişisel Bilgiler Soru Formu, El Hijyenine Yönelik Veri Formu, Yardımcı Hizmet Personeli El Hijyeni Uyum Ölçeği ve Eğ . . .itim Değerlendirme Formu kullanıldı. Araştırmanın birinci aşamasında 8 uzmandan görüş alınarak Hijyenik El Yıkama Kitapçığı oluşturuldu. İkinci aşamasında, yardımcı hizmet personelinin önce anketleri ve ölçeği doldurması sağlanarak uygulamalı hijyenik el yıkama eğitimi verildi. Üçüncü aşamada, eğitimden üç ay sonra aynı anket ve ölçeğin tekrar doldurulması sağlandı. Verilerin analizinde, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı testler kullanıldı. Araştırmaya katılan yardımcı hizmet personelinin %52.8’i 31-40 yaş aralığında, %73’ü erkek, %85.6’si evli, %56’sı ilköğretim mezunu, %58.5’inin 11 yılın üzerinde çalışma deneyimi olduğu belirlendi. Yardımcı hizmet personelinin %44’ü cerrahi serviste, %22’si yoğun bakım ünitesinde, %14.5’i ameliyathane, %19.5’inin ise diğer servislerde görev yaptığı saptandı. Yardımcı hizmet personelinin %99.4’ünün önceden el hijyeni eğitimi aldığı, %73.6’sı bu eğitimi hizmet içi eğitim ile aldığı saptandı. Eğitim sonrasında cerrahi servis ve yoğun bakım ünitesinde görev yapan yardımcı hizmet personelinin “Hastaya Temas Sonrası” puan ortalamalarının düştüğü, ameliyathanede görev yapan katılımcıların “hastaya temas sonrası” puan ortalamalarının arttığı, eğitimi 1 ay önce aldığını belirten yardımcı hizmet personellerinin “Hasta Çevresine Temas Sonrası” alt boyutunun eğitim sonrası puan ortalamasının, eğitim öncesi puan ortalamasından anlamlı derecede yüksek olduğu tespit edildi. The aim of this one-group pretest-posttest study was to evaluate the impact of training on the hand hygiene compliance. The study was performed between January 2019 and June 2019 in Zonguldak Bülent Ecevit University Health Practice and Research Center, and included: surgical clinics, operating room, intensive care units and clinics of invasive procedures. The sample of the study consisted of 159 assistant of service staff. Personal Information Questionnaire, Hand Hygiene Data Form, Assistant Service Personnel Hand Hygiene Compliance Scale and Training Evaluation Form were used in collecting the data. In the first stage of the research, 8 experts were consulted about the Booklet of hand hygiene. In the second stage, the participants were taught how to fill the survey of hand hygiene scale. In the third stage, the same questionnaire and scale were filled again three months after the training. In the analysis of the data, descriptive and correlational tests were used. 52.8% of participants were between the ages of 31-40 years, 73% male, 85.6% married, 56% primary school graduates, and 58.5% had more than 11 years’ experience. 44% of participants were from the surgical service, 22% the intensive care unit, 14.5% the operating room and 19.5% from other services. It was found that 99.4% of participants had received hand hygiene training before this study, and 73.6% of them received this training in their current work. After the training, the mean scores of “After Patient Contact” were decreased in the participants from the surgical service and intensive care unit; the mean scores of “contact with the patient” were increased in the participants from operating room, the mean score of “After Contact with Patient Environment” in participants who received the training 1 month ago were significantly higher than the pre-training mean score Daha fazlası Daha az

Evcil hayvan sahiplerinin affedicilik düzeyi ve genel sağlık durumlarının değerlendirilmesi

Öztürk, Pınar

Master Tezi | 2020 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Anabilim Dalı, Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Yüksek Lisans Programı

Bu araştırma evcil hayvan sahiplerinin affedicilik düzeyi ve genel sağlık durumlarının değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Kesitsel tanımlayıcı tipte yapılan bu çalışmanın evrenini Zonguldak İl ve ilçelerinde faaliyet gösteren veteriner kliniklerine başvuran evcil hayvan sahipleri; örneklemini ise 17.08.2019-17.09.2019 tarihleri arasında bu kliniklere başvuran, çalışmaya katılmayı kabul eden 122 evcil hayvan sahibi oluşturmuştur. Araştırmanın verileri; Affedicilik Ölçeği, Genel Sağlık Anketi-12 ve Kişisel Bilgi Formu ile toplanmıştır. Verilerin istatistiksel analizinde Number Cruncher Statistical System 2007 (NCSS) (Kaysville, U . . .tah, USA) programı kullanılmıştır. Verilerin normal dağılıma uygunlukları Shapiro-Wilk testi ve grafiksel incelemelerle sınanmıştır. İki grup karşılaştırmasında normal dağılıma uyan değişkenlerde Student-t testi, uymayanlarda Mann-Whitney U testi; ikiden fazla grup karşılaştırmalarında ise normal dağılıma uyanlarda Oneway ANOVA, uymayanlarda Kruskal-Wallis test ve Dunn-Bonferroni testi, değişkenler arası ilişkilerin değerlendirilmesinde Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık Daha fazlası Daha az

Nebülizatör tedavisi alan 3-6 yaş grubu çocuklarda oyuncak tipi nebülizatör ile verilen eğitimin etkinliğinin değerlendirilmesi

Yanık, Merve

Master Tezi | 2018 |

Araştırma, 3-6 yaş grubu nebülizatör kullanan çocukların annelerine oyuncak tipi nebülizatör ile verilen uygulama eğitiminin annenin uygulama beceri davranışı, kaygı düzeyi ve çocuğun anksiyetesine etkisini belirlemek amacıyla yapılan randomize kontrollü bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini İstanbul Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi çocuk kliniklerinde, Ekim 2016 ile Ocak 2018 tarihleri arasında nebül tedavisi alan 3-6 yaş grubu çocuklar ve anneleri oluşturmuştur. Örnekleme vaka alma kriterlerine uygun, ölçek geçerliliği için 60 çocuk ve tez çalışması için 60 çocuk ve annesi alınmıştır. Araştırmaya dahil edilen çocuklar ve an . . .neleri randomize kontrollü olarak 30 kişilik iki gruba ayrılmıştır (Deney ve Kontrol grubu). Çocukların ve annelerin sosyodemografik özelliklerini belirlemek için Tanıtıcı Bilgi Formu, çocukların işlem öncesinde hissettikleri anksiyeteyi değerlendirmek için Çocukların Duygusal Dışa Vurumunu Değerlendirme Ölçeği (ÇDDVDÖ) kullanılmıştır. Annelerin nebülizatör ile ilaç kullanma becerileri bir skala aracılığıyla, anksiyeteleri “Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI)” ile değerlendirilmiştir. Nebülizatör kullanımı konusunda kontrol grubundaki annelere hastanenin rutin eğitim prosedürü uygulanırken, deney grubundaki annelere ise oyuncak tipi nebülizatör ve el broşürü kullanılarak uygulamalı eğitim verilmiştir. Araştırma öncesinde araştırmaya dahil edilecek çocukların anksiyetesini değerlendirme aracı olarak kullanılacak ölçeğin geçerlilik ve güvenilirliği çalışılmış ve ölçek kullanılabilir bulunmuştur. Oyuncak tipi nebülizatör ile tedavinin çocukların anksiyetesi üzerinde olumlu etkisi olduğu gözlenmiştir ( Daha fazlası Daha az

Zonguldak il merkezinde 7-11 yas grubu işitme engeli olan ve olmayan çocukların psiko-sosyal gelişimlerinin karşılaştırılması

Konuk, Dilek

Master Tezi | 2006 | Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

İşitme duyusu, bir çocuğun iletişim ve davranışsal becerilerini, eğitim yaşantısını ve diğer insanlarla olan ilişkilerini etkileyebilir. İşitme engelli çocuklarda bu konularda oluşabilecek olan sorunlar, onların psiko-sosyal gelişimlerini bozabilir. Çalışma, 7-11 yaş grubu işitme engelli çocuklar ile, işitme engeli olmayan çocukların psiko-sosyal gelişimlerini karşılaştırmak amacı ile yapılmıştır Bu çalışmada konuşma dönemi öncesi işitme yitimi meydana gelen 7-11 yas grubu 30 işitme engelli çocuk ile normal işiten 67 çocuğun psiko-sosyal gelişimleri karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Çocukların psiko-sosyal gelişim düzeylerini . . .ölçmek için Yavuzer tarafından Türk çocuklarına uyarlanan, 135 maddeden oluşan psiko-sosyal gelisim ölçegi kullanıldı. Ölçek, her çocuk için çocuğun anne, baba ya da yakın çevresinden alınan bilgiler doğrultusunda dolduruldu ve ölçeğin puanlama sistemine göre değerlendirildi. 7-11 yas grubu normal işiten ve işitme yitimi bulunan çocukların psiko-sosyal gelişim puanları karşılaştırıldığında 7 yaş normal işiten çocukların 69.1, işitme engellilerin 53.6; 11 yaş normal işiten çocukların 103.8, işitme engellilerin 71.1 puan aldıkları saptandı ve ortalamalar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Psiko- Sosyal Gelişim Ölçeğinin alt bölümleri olan; Maddi Özerklik, Kisisel Özgürlük, Yer Değiştirme, Bos Zaman Faaliyetleri, Para, Okuma ve Kitap ilgileri, Sosyal Yaşama Ait ilgiler, Anne-Baba ile ilişkiler, Yaşıtları ile ilişkiler bölümleri gruplar arası karşılaştırılarak değerlendirildi. Değerlendirme sonucunda 7-11 yaş işitme engelli çocukların normal işiten yaşıtlarından daha düsük psiko-sosyal gelişime sahip oldukları bulundu. Yaş ile psiko-sosyal gelişim arasındaki ilişkiyi belirlemek açısından değerlendirme yapıldığında, yaş arttıkça psiko-sosyal gelisimin güçlendiği saptandı. Her iki grupta, araştırmaya katılan erkek çocukların puan ortalamasının kızların ortalamasından daha yüksek olduğu bulundu. Ayrıca her iki grupta da orta sosyo-ekonomik düzeydeki çocukların puanının, düşük sosyo-ekonomik düzeydeki çocuklardan daha yüksek olduğu belirlendi. The sense of hearing, might affect communicative and behavioral skills, educational life and relations with other individuals of a child. Such problems might impair psycho-social development of deaf children. The aim of this study was to compare psycho-social development of children with and without hearing loss in a group aging 7-11. In this study, pscho-social development of 30 deaf children who had hearing loss before language acqusition and 61 children with normal hearing were assessed comparatively. In order to measure the level of psycho-social development of children, a psycho-social development scale composed 135 items, adapted to Turkish children by Yavuzer was used. The scale was completed for each child with the information given by the parents and evaluated according to scoring system of the scale. As comparing psycho-social development scale scores of normal hearing children and the children with hearing loss in 7-11 age group it is found that 7 years old children with normal hearing were got 69.1 and with hearing loss 53.6; 11 years old children with normal hearing were got 103.8 and with hearing loss 71.1 points. The difference between those mean values were found to be statistically significant. The subgroups of psycho-social development scale; economical independence, individual freedom, changing the place, spare time facilities, money, reading and book interest, social life issues, parental relations, relations with the same aged were also compared and evaluated between the groups. As a result of this evaluation it is found that 7-11 years old deaf children were having lower psycho-social development than normal hearing children. As evaluated to determine the relation between the age and the psycho-social development, its found that increasing age were increased strength of pyschosocial development. The mean scores of male children included the study were found to be higher than the mean scores for female children in both groups. In addition it was found that the scores of children in middle socio-economic level were higher than the scores of children in low socio-economic level Daha fazlası Daha az

Çocuklarda kan alma işlemi sırasında uygulanan üç farklı yöntemin ağrı düzeyi ve ebeveyn memnuniyetine etkisi.

Seda Davas

Master Tezi | 2020 | BEÜ / Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu araştırma 5-10 yaş aralığındaki çocuklara kan alma işlemi sırasında uygulanacak olan üç farklı yöntemin (buzzy aygıtı, dijital oyun oynama ve çizgi film izletme) çocuklardaki ağrı yönetimine ve ebeveyn memnuniyetine etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Araştırmanın evrenini, Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Birimi’nde Kasım-2018-2019 tarihleri arasında Kan Alma birimine gelen 5-10 yaş grubu çocuklar; örneklemini ise belirtilen tarihlerde Kan Alma Birimi’ne başvuran ve araştırma grubu seçim kriterlerini karşılayan çocuklar oluşturmakta olup; örneklemini 30 kontrol (rutin kan alma), 30 girişim I (buzz . . .y ), 30 girişim II (dijital oyun), 30 girişim III (çizgi film) olmak üzere toplam 120 çocuk oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında “Çocuk ve Ebeveyni Tanılama Veri Formu”, Wong Baker Yüzler Ağrı Ölçeği, Çocuk Korku Ölçeği, PedsQL Sağlık Bakımı Ebeveyn Memnuniyet Ölçeği, Buzzy Aygıtı ve Huaweı MediaPad T3 (Dijital Oyun oynama ve Çizgi film izleme) kullanıldı. Yapılan istatistiksel değerlendirme sonucunda araştırma grubunu oluşturan çocukların Çocuk Korku Ölçeği, PedsQL puanları arasında gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmiş (p>0.05) olup W-BFS skorları arasında anlamlı farklılık gözlenmemektedir ( Daha fazlası Daha az


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.