Filtreler
Araştırmacılar

Marangoz, Selin Çıplak

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 4 ) , pp.211 - 219

Edebiyat, insanın kendini ifade etme ve yaşamı yorumlama ihtiyacından doğmuştur. Tarihsel yönden bakıldığında, yazarlar edebiyatı farklı açılardan düşünmüş, edebiyatın amaçlarını ve yapılandırma yollarını tanımlamaya çalışmıştır. Bu çalışma, farklı dönemlerde yaşamış üç sanatçının; Aristotle, Horace ve William Wordsworth’ün “gösterme” ölçütü olarak edebiyatın ya da şiirin insanın ihtiyaçlarına cevap vermesi, ahlaki bakışını şekillendirmesi ve genişletmesi konularını nasıl yorumladıklarını ortaya koymaktadır. Sanatkârlık ya da duyguların dışa vurumu olarak edebiyatın, insanı “eğlendiren ve eğiten” bir araç olması, bu sanatçıların yal . . .nızca savundukları düşünce değil aynı zamanda kendi edebi eserlerini yaratmada uyguladıkları başlıca kuraldır. Literature has emerged from man’s need of expressing himself and interpreting life. Historically speaking, writers have considered literature from different points of view and tried to define its goals and the ways by which it has to be constructed. This study points out how Aristotle, Horace and William Wordsworth, three literary figures living in different periods of time, have interpreted literature or poetry as a “representation” medium in terms of satisfying man’s needs, shaping and enlarging his moral vision. The idea of literature either as a craftsmanship or outburst of feelings is but a vehicle for both “delighting and instructing” man and this is not only what they have asserted but also what they have practiced as the main rule for their own literary creation Daha fazlası Daha az

H. 1288 (M. 1871) Tarihli Kastamonu vilayet Salnamesine göre Kastamonu vilayeti

Karakök, Tunay

Other | 2010 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)6 ( 11 ) , pp.267 - 276

Tanzimat’ın ilanı ile başlayan dönem Osmanlı İmparatorluğu tarihinde önemli bir sürecin başlangıcıdır. Çünkü bir yılın veya geçmiş birkaç yılın bütün olaylarını, her tür icraatını, istatistik, ziraat, ticaret, sanayi, iktisat, tarih, fen ve biyografi bilgilerini özet halinde içerecek şekilde devlet tarafından her sene düzenlenen ve basılan eserler olan ve “Salname” diye adlandırılan Osmanlı Yıllıklarının hazırlanmasına başlanmıştır. Bu yazıda, Kastamonu Tarihinin bir bütün olarak ortaya konmasında H. 1288 (M. 1871) tarihli Kastamonu Salnamesinin yeri ve katkısı üzerinde durulurken, Bu çalışmada aynı zamanda, H. 1288 (M. 1871) tarihl . . .i Kastamonu Salnamesinde yer alan veriler doğrultusunda Kastamonu’nun idari yapısı, nüfusu, eğitim, sağlık ve ekonomik durumu hakkında elde edilen bilgiler sunulacaktır. The period which starting with being decleared the Edict of Tanzimat, is the starting of a very important process in the Ottoman Empire’s history. Because “Ottoman Yearbooks” which is including all events (like economical, agriculturel, historical, scientifical and culturel) of a year or a few years briefly and named “Salname” started to be preapeared by the state. While this article is explaining the importance and contribution of the Kastamonu Yearbook dating with H. 1288 (M. 1871) of Kastamonu province in appreciating the history of Kastamonu, in its entrity; at this time in this study, the structure of administration, population, education, healthical and economical activities in Kastamonu province will be presented in the light of the data that took place in the Kastamonu Yearbook dating with H. 1288 (M. 1871) of Kastamonu Daha fazlası Daha az

Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını Çekme Çabalarının Kurumsalaşması: Yatırım Promosyon Ajansları

Tüylüoğlu, Şevket | Aktürk, Levent Necmi

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 3 ) , pp.85 - 105

Dünyada pek çok ülke doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekebilmek için çaba sarfetmekte ve bu amaçla rekabet etmektedirler. Bu çaba ve rekabet sürecinde son yıllarda yatırım promosyon ajansı (IPA) denilen kurumları oluşturmaya başlamışlardır. IPA’lar doğrudan yabancı sermaye çekme çabalarının uzmanlaşmış kurumsal bir faaliyet olarak sürdürülmesini sağlamaktadır. IPA’ların temel fonksiyonları ülkenin yatırım ortamı imajını geliştirmek, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının arttırılmasını sağlamak, mevcut yatırımlarda yatırımcılara hizmet sunmak ve her aşamada politik destek sağlamaktır. IPA’lar özel, kamusal ve yarı kamusal bi . . .r kurum olarak kurulabilmektedirler. Ulusal düzeyde kurulan IPA’lar kısa bir süre içinde WAIPA, ANIMA, AfrIPA, EuropeanIPA ve IPANET portalı şeklinde uluslararası organizasyonlar oluşturmuş ve pek çok ülkede ekonomik kalkınmanın önemli bir aracı haline gelmişlerdir. Many countries in the world struggle and compete in order to attract foreign direct investment (FDI). In this process, they have started to generate institutions called investment promotion agency (IPA). IPAs ensure endeavours of attracting FDI to proceed as a specialized institutional activity. The main functions of IPAs are to improve the image of the countries’ investment environment to increase FDI, to give service to investors and to provide them with political support. IPAs can be established as private, public or semi-public institutions. IPAs which are founded at the national level have, in a short term, compose international organizations such as WAIPA, ANIMA, AfrIPA, EuropeanIPA, and they have become an important means of economic development Daha fazlası Daha az

Üçüncü Yılda Sınavsız Geçiş Uygulamaları: Alaplı Meslek Yüksekokulu Örneği

Henden, Rıfkı

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 4 ) , pp.157 - 168

Bu çalışma; meslek yüksekokullarında sınavsız geçiş uygulamalarının üçüncü yılındaki durumu belirlemeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın evreni Alaplı Meslek Yüksekokulu Elektrik, Endüstriyel Elektronik, Endüstriyel Otomasyon, Elektronik Haberleşme, İnşaat, Döküm ve metalürji-Malzeme Programlarında okuyan 141 öğrenciden oluşmuştur. Araştırma evrenin tümü üzerinde yapılmıştır. Öğrencilerin başarı durumları; anne ve babalarının eğitim durumu, ailenin gelir düzeyi, öğrencinin öğrenim sürecinde barındığı yer, öğrencilerin program tercihlerindeki istek durumu ve ailelerinin barındıkları yerleşim birimi kriterlerine göre incelenmiştir. Araştı . . .rmanın sonucunda öğrencilerin anne ve babalarının öğrenim düzeylerinin ilkokul olarak yoğunlaştığı, ailenin gelir düzeylerinin ‘orta’ olduğu, öğrenci başarısının ailenin gelir durumu ve yerleşim birimlerine bağlı olmadığı, öğrencilerin programı isteyerek tercih etmelerine karşın sınavsız geçiş sisteminin kaldırılmasını istedikleri görülmüştür. Çalışmanın sonunda sorunların çözümüne ilişkin alternatif öneriler sunulmuştur. The purpose of this study is to determine the situation of the transition applications without examination in its third year. The scope of the study consists of 141 students studying Electric, Industrial Electronic, Industrial Automation, Electronic Communication, Construction, Metallurgy – Material and Casting programs in Alapli Vocational High School. The success of the subjects is examined according to the education level of their parents, the financial status of the family, the place where the students live during their education, the program preferences of students and the place where their parents live. According to the findings of the study, parents of the students are mostly primary school graduates; their income level is mostly at the medium; the success of the students is not related to the place they live, and it is understood that although the students make their preferences with their own will, they are not in favor of “transition without examination”. At the end of the study, some suggestions related with the solution of the problems are presented Daha fazlası Daha az

The Effect of Foreign Investments on the Volatility of Emerging Stock Markets

Korkmaz, Turhan

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 3 ) , pp.15 - 40

Yabancı yatırımcılar gelişmekte olan hisse senedi piyasalarında önemli rol oynamaktadırlar. Herhangi bir gelişmekte olan piyasada ekonomik veya finansal kriz başladığında, yabancı yatırımcılar çok hızlı reaksiyon göstererek sadece krizin çıktığı ülkede değil, diğer tüm gelişmekte olan ülkelerde de eşanlı olarak hisse senedi satışı yapmaktadırlar. Bunun sonucunda gelişmekte olan borsalarda önemli ölçüde düşüşler yaşanmakta, değişkenlik ve risklilik artmakta, satış sonrası yabancı yatırımcılar fonlarını çekip kendi ülkelerine götürmeleri döviz rezervi problemi de yaratabilmektedir. Sonuç olarak, yabancı yatırımcılar gelişmekte olan pi . . .yasaları ayrı bir finansal varlık olarak değerlendirmekte ve gelişmekte olan piyasaları kendi içinde değerlendirmekte, her bir gelişmekte olan piyasayı global portföy ile karşılaştırmamaktadırlar. Foreign investors play an important role in emerging stock markets. When the economic or financial crisis begins in one of the emerging markets, foreign investors react immediately and selI the stocks not only in that country, but also in other emerging markets simultaneously. This causes all the emerging stock markets to spiral down and increases the volatility and foreign currency reserve problem. As a result, foreign investors view emerging market investments as different assets class and make comparison to each other, and not by comparing each market to the world portfolio Daha fazlası Daha az

Abdulhakimoğulları, Erdal

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 3 ) , pp.129 - 140

Bir siyasal partinin yasak eylemlerin odağı haline gelmesi başta kapatılma olmak üzere bir takım yaptırımları beraberinde getirmektedir. Buna ilişkin hüküm birçok kez değişikliğe uğramış ve aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’nin iptaline de konu olmuştur. Bu yasağa ilişkin kavram, Anayasanın, 1995 değişikliği öncesi metninde mevcut değildi. Daha sonra 2001yılında Anayasada, 2002 yılında ise Siyasal Partiler Kanunu’nda yapılan değişikliklere konu olmuştur. Gerek Anayasa'nın 69. maddesinin 6. fıkrasına ve gerekse 2820 sayılı Siyasal Partiler Kanunu’nun 103. maddesine eklenen hükümlerle siyasal partilerin kapatılması nedenleri arasında yer . . . alan yasak eylemlere odak olma haline açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Ancak, bu değişiklik, iç hukuk bakımından önemli bir aşama ve bir iyileştirme gibi görünse de Avrupa İnsan Hakları Hukuku ile gerekli bütünleşmeyi sağlamaktan uzak görünmektedir. Becoming a center for illegal activities results in some measures including the dissolution of the political party. The provision regarding this notion has not only been amended several times but also been brought before the Constitutional Court. It did not exist in the text of the Constitution before 1995. it took place in both the Constitution and the the Law of Political Parties in 2001 and 2002 respectively. Furthermore, this notion has been clarified by means of the the provisions added to the 6. Paragraph of the article 69 of the Constitution and the article 103 of the Law of the Political Parties. Although thes amendments are considered as a significant improvement in domestic law, it is still far from the anticipated point which will bring about the integration with the law of European Court of Human Rights Daha fazlası Daha az

Policy Issues and the 2001 Crisis

Sarıbaş, Hakan

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 4 ) , pp.63 - 77

This article takes up the subject of policy prescriptions and offers a particular policy implication for Turkey’s latest currency crisis. After the outbreak of the East Asian crises, the IMF initially implemented a set of macroeconomic policies so as to reestablish financial market confidence in those countries. A number of prominent economists heavily criticized the IMF’s macroeconomic programs and argued that its contractionary programs exacerbated the turmoil in the markets rather than actually improving it. The IMF’s view and the views of its critics are briefly introduced in the initial section. Their relevance and usefulness f . . .or Turkey are then assessed on the basis of the circumstances in the country. After these assessments, it is concluded that neither the IMF view nor the views of its critics perfectly suits Turkey and a combination of both views (a contractionary fiscal and an expansionary monetary policy) provides the best policy mix for reestablishing market confidence. Bu makale alternatif politika seçeneklerini tartışmakta ve Türkiye’nin en son döviz krizine en uygun olan bir politika seçeneği sunmaktadır. Uzakdoğu krizlerinin çıkmasından sonra, IMF bu ülkelerde yeniden mali güveni tesis etmek için bir dizi makro-iktisat politikaları uyguladı. Bazı önemli iktisatçılar IMF’nin bu politikalarını ağır bir biçimde eleştirdiler ve IMF’nin daraltıcı poltiklarının krizi gidermek yerine daha da ağırlaştırdığını iddia ettiler. IMF ve karşıtlarının politika önerileri ilk bölümde özetlenmektedir. Daha sonra Türkiye’nin kendi koşullarında IMF ve karşıtlarının politika önerilerinin Türkiye’ye uygulanabilirliği tartışılmakta; netice olarak ne IMF ne de karşıtlarının politika önerilerinin tam olarak uygun olmadığı kanaatine varılmaktadır. Her iki görüşün bir kombinasyonu olan daraltıcı maliye ve genişletici para politikalarının birlikte uygulanmasının ideal olduğu ileri sürülmektedir Daha fazlası Daha az

Sağlık İşletmeleri İçin Kurumsal İmajın Temel Belirleyicileri: Tüketici Değerlemeleri

Aksoy, Ramazan | Bayramoğlu, Vecdi

Article | 2008 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)4 ( 7 ) , pp.83 - 94

Bu çalışmanın amacı, sağlık kuruluşlarında kurumsal imajın temel belirleyicilerinin saptanması ve kurumsal imajı geliştirmeleri için pazarlama yöneticilerine önerilerde bulunmaktır. Kurumsal imajın teorik analizinden sonra, Zonguldak (Merkez) İlinde yaşayan sağlık hizmeti tüketicileri örneklenmiştir. Toplam 835 sağlık hizmeti tüketicisinden elde edilen veriler, SPSS istatistik paketi ile analize tabi tutulmuştur. İstatistik yöntem olarak faktör analizi kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, tüketicilerin sağlık işletmesi kurumsal imajını değerlendirmede beş ana boyuttan etkilendikleri saptanmıştır. Beş faktörün toplam açıklama gücü ya . . .klaşık %70’dir. Tüketiciler sağlık işletmesine ilişkin kurumsal imaj tanımı yaparken, personel kıyafeti, kurumsal iletişim, personel davranışı ve tutarlılık, tüketici kolaylık maliyetleri, hizmet çeşitliliği ve bölümler arası erişim faktörlerinden etkilenmektedir. The aim of this study is to determine the basic parameters of the corporate image and to offer suggestions to marketing managers to improve the corporate image. After a detailed theoretical analysis of the corporate image, the results from the interviews made the clients in the health sector in Zonguldak province are presented. The data gathered from 835 clients are analyzed with the SPSS statistics program. Factor analysis is used as a statistical method. This research reveals that the clients are affected by five main dimensions in accessing corporate image of the health company. The explanatory power of these five dimensions is almost 70%. In defining corporate image, the clients are influenced by workers’ clothings; corporate communication factors; workers’ behavior and consistency; consumer facility costs; and variability of services and interdepartmental access in the health institution Daha fazlası Daha az

Predicting the Trend and Seasonal Factors of Total Suspended Particles (TSP) Levels in Trabzon: Seasonal and Weighted Least Squares Regression

Albayrak, Ali Sait

Article | 2008 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)4 ( 8 ) , pp.73 - 88

Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesinde yer alan Trabzon’da kış mevsiminde hava kirliliği en önemli çevre sorunlarından birisidir. Uzun zamandan beri rutubetli iklimin yanında yoğun kentleşme çok önemli çevre sorunlarına neden olmaktadır. Hava kalite yönetiminin temel hedeflerinden birisi de herhangi bir bölgedeki hava kalitesi üzerinde etkili olan trend veya mevsimsellik gibi faktörleri tahmin etmektir. Bu çalışmada Trabzon’da toplam asılı partiküller maddede düzeylerindeki trend ve mevsimlik faktörler en uygun ve güvenilir tekniklerle araştırılmaktadır. Araştırmada Ocak 1996 ile Haziran 2007 tarihleri arasındaki aylık asılı partikül . . .ler serisi kullanılmaktadır. Ağırlıklı regresyon analizi ile elde edilen en uygun sonuçlarda düzeltilmiş-R2 değerinin %83,8 ve toplam asılı partiküller düzeylerinin Ocak 1996-Haziran 2007 döneminde yıllık trendinin pozitif ve yaklaşık olara 0,08 um/m3 olduğu ve bunun 0,681 anlamlılık düzeyine sahip olduğu anlaşılmaktadır. In winter season the air pollution is the one of the most important environmental problems in Trabzon, located in Eastern Black Sea Region of Turkey. The humid climate as well as the densely populated urbanization cause serious problems for a long time period. One of the main targets of air quality management is to estimate the influence of different factors such as trend and seasonality upon air quality levels in a given area. In this paper, an attempt has been made to identify and estimate the trend and seasonal factors in TSP in Trabzon using accurate and reliable techniques. The data used in this study is concerned with monthly measurement levels of TSP taken from January 1996 through May 2007. The most accurate WLS regression results show that the adjusted–R2 is about 83,8% and the monthly averages of TSP do not have a clear trend over the period 1996–2007, the trend estimate is only about 0,08 points per year, which has a statistical significant of 0,681 Daha fazlası Daha az

Bir Pazarlama Değeri Olarak Güven ve Tüketicilerin Elektronik Pazarlara Yönelik Güven Tutumları

Aksoy, Ramazan

Article | 2006 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)2 ( 4 ) , pp.79 - 90

Dünyadaki internet kullanıcılarının oranı 2005 yılı itibariyle dünya nüfusunun % 15’i olup, hızla artmaya devam etmektedir. İnternet tüketicilerin günün herhangi bir saatinde ve dünyanın herhangi bir yerindeki ürün ve hizmeti satın almasını olanaklı kılmakta, mesafe ve zaman engelini ortadan kaldırmakta veya aşındırmaktadır. E-pazarlarda, tüketicilerle uzun dönemli ve başarılı ilişkiler geliştirme ve korumanın temel yolu güven inşa etmektir. Güven tutumları, tüketicilerin elektronik pazarlara yönelik gelecekteki davranışları ve bağlılıklarını geniş ölçüde etkileyecektir. Bu çalışmada, Zonguldak’ta yaşayan tüketicilerin (örnek) elekt . . .ronik pazarlara ve pazarlama uygulamalarına yönelik güven tutumları incelenmiştir. Sonuç olarak, tüketicilerin elektronik pazarlarda bulunmak ve dolaşmaktan hoşlandıkları, fakat kredi kartı bilgilerinin verilmesi gibi yüksek risk algıladıkları işlemleri yapmak konusunda olumsuz tutuma sahip oldukları tespit edilmiştir. The ratio of worldwide internet users was 15% as of 2005 and has been increasing. Internet makes possible to shop at any time of the day from any part of the world overcoming the constraints set by geographical location and time differences. In e-markets, in order to create successful and long-term relationships with consumers, a well-build trust is required. Trust will largely affect the loyalty and attitudes of the consumers in e-markets.In this study, trust attitudes of the consumers (sample) , who live in Zonguldak, towards e-markets is analyzed. We found that although consumers enjoy surfing in the internet, they are reluctant in making transactions perceived as highly risky such as providing their credit card information Daha fazlası Daha az

Ekonomik büyüme ile kamu harcamaları arasındaki nedensellik ilişkisinin Wagner Tezi kapsamında bir analizi: Türkiye örneği

Bağdigen, Muhlis | Beşer, Berna

Article | 2009 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)5 ( 9 ) , pp.1 - 17

Devletin ekonomideki payının küçültülmesini savunan ve yaygın olarak benimsenen liberal iktisat politikalarına rağmen, gerek gelişmiş ve gerekse gelişmekte olan ülkelerde kamu harcamalarının toplam ekonomideki payı, Wagner tezine paralel olarak artmaya devam etmektedir. Bu çalışmada da 1950-2005 dönemine ait yıllık veriler kullanılarak Türkiye’de ekonomik büyüme ile kamu harcamaları arasındaki ilişkinin Wagner tezi açısından analizi yapılmaktadır. Bu çalışmanın, Türkiye örneği ele alınarak yapılan diğer çalışmalardan farkı, ekonomik büyüme ile kamu harcamaları arasındaki nedensellik ilişkisinin Granger nedensellik testine ilave olar . . .ak, Hsiao (1979) ve Toda ve Yamamoto (1995) tarafından geliştirilen nedensellik yöntemleri kullanılarak, yedi model ile analiz edilmesidir. Elde edilen bulgularda, bir model dışında hiçbir modelde Wagner tezini destekler nedensellik ilişkisine rastlanmamıştır. Although liberal economic polices in favour of a small state are commonly adopted, public expenditures keep rising both in developed and developing countries exhibiting a parallelism with the Wagner’s Law. In this study, the relationship between economic growth and public expenditures in Turkey is analyzed for the period 1950-2005 in the context of Wagner’s Law. The difference of this study from the previous ones is the that in addition to the Granger causality test we used causality tests developed by Hsiao (1979) and Toda and Yamamoto (1995) in seven models. None of the models but one revealed any causality relationship which supports Wagner’s thesis Daha fazlası Daha az

Yüzme hakemlerinde örgütsel bağlılık ile iş tatmini arasındaki ilişkinin kanonik korelasyon analizi ile incelenmesi

Yıldırım, Halil | Albayrak, Ali Sait | Gümüş, Mustafa | Akalın, Tevfik Cem

Article | 2011 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi)7 ( 13 ) , pp.163 - 186

Örgütsel bağlılık, bir fikir, kişi, sistem ya da örgüte güçlü bir inançtır. Duyulan sorumluluktan veya yapılan anlaşmadan dolayı zamanı düzenli olarak bir şeye harcamaktır. Üyelerin örgütlerine karşı olan duyguları etkin ve verimli performans göstermesinde en önemli faktörlerdendir. İş tatmini ve örgütsel bağlılığı yüksek bireylerin örgütlerinin başarısına katkılarının da aynı derecede yüksek olacağı beklenmektedir. Bu çalışmada, yüzme hakemlerinin iş tatmini ile örgütsel bağlılık düzeyleri arasındaki ilişki uygun olan çok deği?kenli istatistik yöntemlerden kanonik korelâsyon analizi ile araştırılmaktadır. Araştırmanın ampirik bulgu . . .ları iş tatmini ile örgütsel bağlılık arasında istatistik açıdan oldukça anlamlı, pratik anlamda ise orta düzeyde anlamlı bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Organizational commitment can be described as a belief in an idea, person, system or organization. It is intentionally and regularly spending time for something due to sense of responsibility or agreement. Members‟ feelings to the organization are the most important factors in his/her performance‟s efficiency and effectiveness. It is expected that person with high job satisfaction and organizational commitment could make high contribution to the success of the organization. In this study, the relationship between the level of job satisfaction and organizational commitment of the swimming referees is searched with canonical correlation analysis which is the most appropriate multivariate statistical technique. Empirical findings of the study between job satisfaction and organizational commitment are statistically significant, however, the relation is at the moderate in practical sense Daha fazlası Daha az


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.