Demirbağ, Recep | Sade, Leyla Elif | Aydın, Mustafa | Bozkurt, Abdi | Acartürk, Esmeray
Other | 2013 | Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi41 ( 1 ) , pp.1 - 10
Amaç: Ülkemizde kalp kapak hastalıkları (KKH) sık görülmesine karşın, bu konuda herhangi bir epidemiyolojik veri bulunmamaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’deki KKH’de klinik, laboratuvar bulguları ve önerilen tedavi yöntemlerinin araştırılması amaçlandı. Çalışma planı: Çalışma ileriye dönük olarak, 42 merkezde yapıldı. Haziran 2009-Haziran 2011 arasında bu merkezlere başvuran, daha önce KKH’ye yönelik girişimde bulunulmuş olgular, doğal kapak hastalığı ve/veya endokardit tanısı konulan hastalar çalışmaya alındı. Bulgular: Toplam 1300 hastaya ait veriler kaydedildi. Hastaların yaş ortalaması 57±18 yıl, kadın/erkek oranı 1.5 idi. KKH’nin . . . %84’i doğal kapak, %15’i önceden girişim yapılan ve %1’i de endokarditli olgulardan oluşmaktaydı. En sık görülen doğal KKH mitral yetersizliği (%43) olup bunu çoklu kapak hastalığı (%32) izlemekteydi. Tüm hastalarda romatizmal (%46), aort darlığında ise dejeneratif (%86) etyoloji öne çıkmaktaydı. Yaşla birlikte aort darlığı görülme sıklığının arttığı, mitral darlığının ise azaldığı saptandı. En sık görülen belirti nefes darlığı (%73) idi. Kapak hastalarında tedavi seçimi yapılırken en sık kullanılan yöntemin klinik ve ekokardiyografik değerlendirme (%54) olduğu görüldü. Mitral darlığında perkütan mitral balon valvüloplasti (%76), diğer kapak hastalıklarında ise mekanik protez kapak uygulaması (%74) yeğlenen tedavi yöntemiydi. Sonuç: Türkiye’de kapak hastalıklarının en sık nedeni romatizmal ateştir. Mitral yetersizliği ve çoklu kapak tutulumu en sık görülen kapak hastalıklarıdır. Perkütan balon valvüloplasti ve kapak değişimi en sık başvurulan tedavi yöntemleridir. Objectives: Valvular heart diseases (VHD) occur frequently n Turkey. However, epidemiological studies of VHD have not been completed until now. The aim of this study is to dentify the VHD type, clinical, laboratory characteristics, and treatment methods among VHD patients in Turkey. Study design: The study was conducted prospectively be- tween June 2009 and June 2011 at 42 centers, and included patients with native VHDs, infective endocarditis, and/or pre- vious valve interventions. Results: All medical data from 1300 patients were recorded. Mean age was 57±18 years and the female/male ratio was 1.5. VHD was native in 84% of patients, 15% had previous nterventions, and 1% had infective endocarditis. Among the native VHDs, mitral regurgitation was the most frequent lesion (43%), followed by multiple VHDs (32%). Degenerative etiolo- gy (86%) was more frequent in aortic VHD, and rheumatic ori- gin was the main cause in all VHDs. While the prevalence of aortic stenosis increased with age, mitral stenosis decreased with patient age. The most frequent symptom was shortness of breath (73%). Clinical and echocardiographic examinations (54%) were mostly used as diagnostic techniques for deter- mining treatment course. Percutaneous mitral balloon valvu- oplasty (PMBV) was performed in 76% of the patients with mitral stenosis and mechanical prosthetic valve replacement was performed in 74% of the patients with other lesions. Conclusion: This study showed that the main cause of VHD s rheumatic fever. Mitral regurgitation and multiple valvular esions are the most frequent VHDs in Turkey. PMBV and mechanical prosthetic valve replacement are the preferred treatment methods for VHD Daha fazlası Daha az
Aydın, Mustafa | Koca, Rafet | Özeren, Ali | Altınyazar, Cevdet
Article | 2004 | Genel Tıp Dergisi14 ( 3 ) , pp.97 - 101
Amaç: Kronik idiyopatik ürtikerli (KİÜ) hastalarda kalp hız değişkenliği kullanılarak kardiyak otonomik aktivitenin araştırılması amaçlandı. Metot: Çalışmaya 24 KİÜ’li hasta (18 kadın ve 6 erkek, yaş ortalaması 29±12 yıl) ve 18 sağlıklı birey (15 kadın ve 3 erkek, yaş ortalaması 28±10 yıl) dahil edildi. Her iki gruba 24 saat süreyle holter elektrokardiyografi uygulanarak zaman ve frekans bağımlı kalp hız değişkenliği parametreleri hesaplandı. Frekans bağımlı analiz parametrelerinden çok düşük frekans komponenti (VLF), düşük frekans komponenti (LF), yüksek frekans komponenti (HF) ve LF/HF, zaman bağımlı değişkenlerden 24 saat içindek . . .i tüm normal sinus R-R intervallerinin standart deviasyonu (SDNN), 24 saatlik kayıt boyunca her 5 dakikalık segmentlerde normal sinus R-R intervallerinin ortalamasının standart deviasyonu (SDANN), normal sinus RR intervallerinde ardışık değişimlerin ortalama karekökü (RMS-SD) kullanıldı. Bulgular: KİÜ grubunda SDANN kontrole göre anlamlı düzeyde artmış olarak izlendi. Buna karşın HF, LF ve LF/HF, ve SDNN değerlerinde anlamlı değişim izlenmedi. Sonuç: Elde edilen sonuçlar KİÜ’li hastalarda dengelenmiş sempatik/parasempatik aktiviteye işaret etmektedir. Objective: The aim of the present study was to evaluate cardiac autonomic nervous system functions in chronic idiopathic urticaria (CIU) by using 24- hour Holter electrocardiogram. Method: The study group consisted of 24 patients with CIU (18 female and 6 male, 29±12 years) and the control group consisted 18 healthy participitants (15 female, and 3 male, 28±10 years). In these two groups, we assessed cardiac autonomic regulation by power spectral analysis and time dependent analysis of heart rate variability (HRV) using 24-hour Holter electrocardiogram. Frequency components of the power spectra consist of high frequency component (HF), low frequency component (LF), very low frequency component (VLF), and the ratio of low frequency component and high frequency component (LF/HF). Time dependent HRV consists the standard deviation of all normal sinus RR intervals over 24 h (SDNN), standard deviation of all averaged normal sinus intervals for each 5-min segment in the 24-h recording (SDANN) and the root mean square of successive differences between normal sinus RR intervals (RMS-SD). Results: SDANN increased significantly in the CIU group compared to controls. Contrary to this HF, LF, LF/HF and SDNN values were similar to controls. Conclusion: In the CIU group, power spectral analysis and time dependent variable reflecting balanced cardiac autonomic activity Daha fazlası Daha az
Akpınar, İbrahim | Sayın, Raşit Muhammet | Karabağ, Turgut | Küçük, Emrah | Doğan, Sait Mesut | Büyükateş, Mustafa | Aydın, Mustafa
Article | 2013 | Turkish Journal of Rheumatology(.)Archives of Rheumatology28 ( 1 ) , pp.47 - 50
Takayasu arteriti aort ve ana dalların proksimalini tutan, kronik inflamasyon ile karakterize bir vaskülit tipidir. İntimal kalınlaşma ve fibrozise bağlı olarak, damar duvarındaki inflamatuvar süreç, vasküler darlık ve spontan diseksiyon gibi katastrofik durumlara yol açabilir. Ancak, spontan koroner diseksiyon daha nadir rastlanan bir sonuçtur. Torasik aort tutulumunun değerlendirilmesinde transtorasik ekokardiyografi kullanımının, ucuz ve noninvaziv bir yöntem olması nedeniyle avantajlı olduğu gösterilmiştir. Bu yazıda daha önce Takayasu arteriti tanısı konmuş ve ani başlayan şiddetli göğüs ağrısı nedeniyle yapılan koroner anjiyog . . .rafisinde spontan sol ana koroner arter diseksiyonu saptanan 48 yaşında bir kadın olgu sunuldu Takayasu's arteritis is a type of vasculitis which is characterized by chronic inflammation involving the aorta and its major proximal branches. The inflammatory process in the vessel wall due to intimal thickening and fibrosis may result in catastrophic events such as vascular stenosis and spontaneous dissection. However, spontaneous coronary dissection is a relatively rare outcome. The use of transthoracic echocardiography in the evaluation of thoracic aortic involvement has been shown to be advantageous since this method is relatively cheap and non-invasive. In this article, we report a 48-year-old female case who was previously diagnosed with Takayasu's arteritis with a spontaneous left main coronary artery dissection which was detected by coronary angiography following the sudden onset of severe chest pain Daha fazlası Daha az
Doğan, Sait Mesut | Aydın, Mustafa | Gürsürer, Metin | Dursun, Aydın | Çam, Fatih | Onuk, Tolga | Madak, Hediye
Article | 2005 | Anadolu Kardiyoloji Dergisi5 ( 3 ) , pp.178 - 181
Amaç: Bu çalışmada sinüs ritmindeki kalp yetersizliği olan hastalarda metoprolol tedavisinin transmitral ve pulmoner ven akımları ile spontan eko-kontrast oluşumu üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya kalp yetersizliği bulunan 24 hasta (yaş ortalaması 55±8 yıl) dahil edildi. Hastalara 1 ay süre ile metoprolol süksinat, kontrollü salınım tableti, 12.5 mg’dan başlanarak hedef doz 50 mg olacak şekilde titre edilerek uygulandı. Tedavi öncesi ve sonrası transtorasik ekokardiyografi uygulandı. Transmitral ve pulmoner venöz akımları ile spontan eko kontrast düzeyi değerlendirildi. Bulgular: Kalp hızı anlamlı o . . .randa azalma gösterdi. Ejeksiyon fraksiyonunda istatistiksel anlamlı değişiklik izlenmedi. Tedavi sonrası öncesi ile karşılaştırıldığında izovolümik gevşeme zamanında belirgin azalma saptandı, (108±27ms’ye karşı 98±22 ms, Daha fazlası Daha az
Kalaycı, Belma | Kalaycı, Süleyman | Karabağ, Turgut | Aydın, Mustafa
Article | 2015 | Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi43 ( 8 ) , pp.720 - 723
Nonkompaksiyon kardiyomiyopati ventrikülde art- mış derin trabekülasyonlarla karakterize nadir görülen do- ğumsal bir kardiyomiyopatidir. Sol ventrikülün apeksi en sık etkilenen segmenttir ancak sol ventrikül bazal segmenti, biventriküler tutulum ve sağ ventrikülün baskın olarak tu- tulduğu olgularda tanımlanmıştır. Sistemik sklerozda bazı nöromüsküler anomaliler ve miyopatiler tanımlanmıştır. Ancak kronik enflamatuvar hastalıklarla nonkompaksiyon kardiyomyopati birlikteliği net değildir. Biz bu yazıda 40 yaşında diffüz kutanöz sistemik sklerozu olan bir kadında ciddi sistolik ve diyastolik fonksiyon bozukluğuna neden olan biventrik . . .üler nonkompaksiyon kardiyomiyopatili olgu- yu sunduk. Non-compaction cardiomyopathy (NCM) is a rare congenital cardiomyopathy characterized by deep increased trabeculation in one or more segments of the ventricle. The apical segment of the left ventricle is most commonly affected, but left ventricular basal segment, bi- ventricular involvement or right ventricle predominance have also been described. While some neuromuscular anomalies and myopathies had been described in systemic sclerosis patients, coexistence of chronic inflammatory dis- orders and NCM is unclear. This paper presents a case of biventricular NCM with severe systolic and diastolic dys- function in a 40-year-old female diffuse cutaneous systemic sclerosis patient Daha fazlası Daha az
Doğan, Sait Mesut | Aydın, Mustafa | Gürsürer, Metin | Dursun, Aydın | Çam, Fatih | Onuk, Tolga
Article | 2006 | Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi34 ( 6 ) , pp.358 - 362
Amaç: Çalışmamızda, mitral darlığı olan hastalarda doku Doppler görüntüleme ile sol ventrikül fonksiyonları incelendi. Çalışma planı: Şiddetli mitral darlığı olan [mitral kapağı alanı (MKA)
Özeren, Ali | Aydın, Mustafa | Sayarlıoğlu, Hayriye | Atmaca, Hulusi | Bayraktaroğlu, Taner | Çam, Fatih | Bilge, Mehmet
Article | 2004 | MN Kardiyoloji11 ( 3 ) , pp.183 - 187
Amaç: Diyabetik kardiyomiyopati, koroner arter hastalığı (KAH) ve hipertansiyondan bağımsız olarak diyabetes mellitus (DM)'a bağlı gelişen primer kardiyak fonksiyon bozukluğu olarak tanımlanır. Doku Doppler görüntüleme (DDG) miyokardiyal hızların ölçülmesiyle sol ventrikülün (LV) sistolik ve diyastolik fonksiyonlarının segmenter olarak değerlendirilmesine izin veren yeni ve üstün bir tekniktir. Çalışmamızda DM'un LV fonksiyonlarına etkisini DDG yöntemiyle incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 60 Tip II Diyabetli hasta (36 kadın, 24 erkek; yaş ort:49.3±8.8 yıl) dahil edildi. Standart M-Mod, mitral inflow, pulmoner venöz a . . .kım hızları yanında, DDG yöntemiyle off-line mitral anulus, LV segmental miyokardiyal hızları ve hız zaman değişkenleri ölçüldü. Bulgular: DM grubunda LV sistolik, diyastolik çapları ve hacimleri azalmış, duvar kalınlıkları ve kitlesi artmıştı. Global sistolik fonksiyon göstergeleri normaldi. DM grubunda A velositesi artmış, EDZ ve IRT uzamış, pulmoner ven sistolik dalga hızı azalmıştı. DDG'de S velositeleri her iki grupta benzerdi. DM hastalarında E' velositesi azalmış, A' artmış, IRT' ve EDZ' uzamış olarak saptandı Sonuç: KAH ve hipertansiyonu olmayan DM'lu olgular DDG ile incelendiğinde, diyastolik fonksiyonlarda sol ventrikülün bazı segmentlerinde daha belirgin olmak üzere bozulma gelişmektedir. Aim: Diabetic cardiomyopathy is defined as primary cardiac dysfunction due to diabetes mellitus (DM) independent of coronary artery disease (CAD) and hypertension. Tissue Doppler imaging (TDI) is a recently developed unique technique that allows assessment of regional left ventricular (LV) systolic and diastolic functions by measurements of myocardial velocities. In our study, we aimed to investigate the effect of DM on LV functions by using TDI. Material and Method: Sixty patients with Type II DM (36 female, 24 male, mean age: 49.3±8.8 yrs) were included into the study. As well as standard M-Mode, mitral inflow and pulmonary venous flow velocities, we also measured off-line mitral annulus and LV segmentary myocardial velocities and velocity time intervals by TDI method. Results: LV diastolic and systolic diameters and volumes were found to be decreased and wall thickness and mass increased in diabetic group. Global systolic function parameters were normal. In diabetic group, A velocity was increased, EDT and IRT were prolonged and pulmonary venous systolic velocity decreased. In TDI evaluation, S velocities of both groups were similar. In patients with DM, E' velocities were decreased, A' was increased and IRT' and EDT' were prolonged. Conclusion: When diabetic patients not having CAD or hypertension evaluated by TDI, it was observed that diastolic functions were impaired and this impairment was more prominent in some segments of LV Daha fazlası Daha az
Kandemir, Özer | Büyükateş, Mustafa | Dursun, Ahmet | Aktunç, Erol | Turan, S. Akın | Doğan, Sait M. | Aydın, Mustafa
Other | 2009 | Gazi Medical Journal20 ( 3 ) , pp.124 - 127
Gürel, Ahmet | Armutçu, Ferah | Ünalacak, Murat | Özeren, Ali | Aydın, Mustafa | Demircan, Nejat
Article | 2004 | Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi24 ( 2 ) , pp.125 - 129
Amaç: Bu çalışma kömür tozuna maruz kalan işçilerde doğal antikoagülan proteinler olan protein C, protein S ve antitrombin III düzeyleri ile trombin zamanındaki değişiklikleri araştırmak amacı ile planlandı. Kömür tozu fibroblast proliferasyonunu, ekstrasellüler matriks sentezini ve proinflamatuar faktörlerin sekresyonunu artırmaktadır. Bu nedenle kömür tozunun etkisi sadece akciğer dokusu ile sınırlı kalmamakta, birçok sistemi de etkilemektedir. Özellikle IL-6 ve TNF-$alpha$ miktarında artışa neden olması koagülasyon sisteminde değişikliğe neden olabileceğini düşündürmektedir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmada kömür madeninde çalışan 3 . . .4 erkek çalışma grubu ve kömür madeninde çalışmayan 32 erkek kontrol grubu olarak alındı. Her iki grupta alınan kan örneklerinden protein C, protein S ve antitrombin III düzeyleri ve trombin zamanı çalışıldı. Bulgular: İşçi grubu plazma protein C, protein S ve antitrombin III düzeyi kontrol grubundan anlamlı derecede düşük bulunurken trombin zamanı anlamlı derecede yüksekti ( Daha fazlası Daha az
Aydın, Mustafa | Özeren, Ali | Tokaç, Mehmet | Yeter, Ekrem | Gök, Hasan
Other | 2002 | MN Kardiyoloji9 ( 6 ) , pp.407 - 410
AMAÇ: Çalışmamızda komplikasyonsuz PTCA ve intrakoroner stent uygulanan koroner arter hastalarında oluşabilecek minimal miyokard hasarının saptanmasında kardiyak enzimler ve cTn I nin klinik kullanılabilirliğini araştırdık. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya toplam 71 hasta alındı. Bu hastalardan işlem sırasında AMI gelişen 1 hasta ve anjiyografik yan dal oklüzyonu gözlenen 10 hasta çalışma dışı bırakıldı. Sonuçta 49'u (%81,7) erkek, 11'i (%18,3) kadın 60 hasta çalışma grubunu oluşturdu. Tüm olgular işlem öncesi hastaneye yatırıldı. En az iki günlük tedaviden sonra PTCA ve/veya stent uygulandı. Hastalardan hemen işlem öncesinde bir defa, iş . . .lem sonrası 6 ve 18 saat olmak üzere iki kan örneği alındı. Kardiyak enzimler ve troponin I düzeyleri çalışıldı. PTCA sonrası akut oklüzyon gelişen, anjiyografik olarak gösterilebilen yan dal tıkanması olan ve akut miyokard infarktüsü seyrinde yapılan PTCA lar çalışma dışı bırakıldı. BULGULAR: Troponin düzeylerinde gözlenen değişiklikler troponin I için infarktüs cut-off sınırı olan 1,5 ng/ml ye ulaşmadı. Ancak işlem öncesi ile işlem sonrası 6 saat (1,29±0,72 ng/ml) ve 18. saat (1,10±0,53ng/ml) değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı artış vardı (p0,05). SONUÇ: İşlem öncesi ve sonrası cTnI düzeylerindeki farklılığın diğer kardiyak enzimlerin duyarlı olmadığı minimal miyokardiyal hasara bağlı olduğu düşünüldü. Bu minimal hasar balon şişirilmesi esnasında oluşan iskemi ve lezyon bölgesindeki anjiografik olarak görülemeyen küçük yan dal tıkanmasına bağlı olarak veya distal mikroembolizasyona bağlı olarak oluşabilir. Sonuç olarak Troponin I PTCA sonrası hastaların takibinde oluşabilecek minimal miyokardiyal nekrozun saptanmasında kullanılabilecek hassas bir metot olabileceği kanısına varıldı. AIM: We aimed to investigate the clinical value of cardiac enzymes and troponin I to detect the myocardial damage likely to develop in patients with coronary artery disease undergoing PTCA and intracoronary stenting. MATERIAL AND METHOD: Forty nine males (81.7%) (mean age 63,2 ±8,6) and 11 females (mean age 65,6±8,2) as a total of 60 patients undergoing intervention were included in the study. Forty two of them (70,0%) were applied in coronary stenting. All cases were hospitalized. After 2 days long treatment, PTCA and/or stenting was performed. Three venous blood samples were taken from the patients just prior to the intervention and at 6th and 18th hours thereafter. Cardiac enzyme and troponin I levels were studied. Cases complicated by acute occlusion or angiographically demonstrated side-branch occlusion and patients undergoing PTCA during the course of acute myocardial infarction were excluded. RESULTS: Changes in the levels of Tn I didn't reach the cut-off point for infarction, that's 1,5 ng/ml. But, difference between the value measured prior to the intervention and at 6th and 18th hours thereafter was statistically significant ( Daha fazlası Daha az
Aydın, Mustafa | Özeren, Ali | Bilge, Mehmet | Demirkıran, Mustafa | Cam, Fatih | Dursun, Aydın | Elbey, Mehmet Ali
Article | 2004 | Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi32 ( 4 ) , pp.239 - 245
Bu çalışma metoprolol tedavisi verilen sinüs ritimli hafif-orta mitral darlıklı hastalarda metoprololün pulmoner venöz dalga ölçümleri üzerine etkisini araştırma amacıyla yapıldı. Çalışmaya izole hafif-orta şiddette mitral darlığı (mitral kapak alanı 1.6±0.3 cm2) olan 23 hasta alındı. Tüm hastalara 1 ay süreyle günde 100 mg oral metoprolol verildi. Tedavi öncesi ve tedavinin birinci ayında transözofajiyal ekokardiyografi uygulandı. Zirve sistolik pulmoner venöz akım hızı (PVs), PVs hız-zaman integrali (VTI), zirve diyastolik pulmoner venöz akım hızı (PVd), PVd-VTI, zirve pulmoner venöz atriyal geri akım hızı (PVa), PVa-VTI ve PVa sü . . .resi ölçüldü. Zirve ve ortalama transmitral gradiyent, pulmoner arter basıncı, sistolik-diyastolik kan basıncı, ve kalp hızı anlamlı derecede azaldı. Pulmoner venöz zirve sistolik akım hızı, ve pulmoner venöz atriyal geri akım süresi anlamlı düzeyde arttı (sırasıyla 0.55 ± 0.19 m/s’ye karşın 0.66 ± 0.12 m/s, Daha fazlası Daha az
Özeren, Ali | Aydın, Mustafa | Peksoy, İrfan | Çabuk, Mehmet | Bilge, Mehmet
Article | 2004 | MN Kardiyoloji11 ( 2 ) , pp.145 - 148
Revers redistribüsyon paterni (RRP) egzersizde bulunmazken veya hafifken istirahatte bir perfüzyon defektinin ortaya çıkması veya artması olarak tanımlanır. RRP göreceli olarak seyrektir. Yeni çalışmalar RRP'nin açık infarktüs arteriyle beslenen canlı ve nekrotik dokuların karışımı olan bölgelerde gözlendiğini düşündürmektedir. Bu derlemede $^{99m}$Tc-MIBI miyokard perfüzyon çalışmasında RRP saptanan, koroner arter hastalığı ve atriyal fibrilasyonu olan 75 yaşında bir erkek hasta bildirildi ve bu perfüzyon anormalliğinin olası fizyopatolojik mekanizmaları tartışıldı. Reverse redistribution pattern (RRP) is defined as the presence of . . . a perfusion defect on the resting cardiac image, rather than on the exercise image. RRP is relatively uncommon. Recent reports suggest that RRP seems to represent segments with a mixture of viable and nonviable myocardial tissue that are frequently supplied by patent infarct-related arteries. We report a 75-year-old man who was detected to have reverse redistribution pattern associated with atrial fibrillation and coronary artery disease on $^{99m}$Tc-MIBI myocardial perfusion study. In this review, we report a case and discussed possible pathophysiological mechanism of the perfusion abnormality Daha fazlası Daha az