Filtreler
Filtreler
Bulunan: 73 Adet 0.003 sn
Koleksiyon [4]
Tam Metin [2]
Yayın Türü [2]
Yazar [20]
Yayın Yılı [10]
Tez Danışmanı [20]
Konu Başlıkları [20]
Yayıncı [20]
Yayın Dili [2]
Araştırmacılar
Yayınlar
Miadında doğan bebeklerde anne sütü kokusunun sakinleştirici etkisi

Taşçı, Bircan

Master Tezi | 2018 | Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Araştırma, yenidoğanlarda topuk kanı alınmasına bağlı ortaya çıkan akut ağrıyı azaltmada anne sütü ve formül süt kokularının etkisini değerlendirmek ve bu kokuların kalp atım hızı, oksijen saturasyonu, ağlama süresi ve kortizol düzeyine etkisini incelemek amacıyla deneysel bir tasarım olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri, Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Bebek Odası kliniğinde Mart 2017 ile Aralık 2017 tarihleri arasında ve vaka seçim kriterlere uyan 84 yenidoğan bebekten elde edilmiştir. Çalışmadaki tüm yenidoğanlar ilk aşamada beslenmesine göre anne sütü ile beslenenler, anne sütü ve formül süt ile . . .beslenenler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Sadece anne sütü ile beslenen yenidoğanların yirmi bir tanesine anne sütü koklatılmış (1. Grup), yirmi bir tanesine ise formül süt (2. Grup) koklatılmıştır. Anne sütü ve formül süt ile beslenen yenidoğanların yirmi bir tanesine anne sütü koklatılmış (3. Grup), yirmi bir tanesine ise formül süt (4. Grup) koklatılmıştır. Topuk kanı alma işleminden önce, işlem sırasında ve sonrasında ağrı düzeyleri NIPS (Yenidoğan Ağrı Ölçeği) ile değerlendirilmiş, kalp atım hızı ve oksijen saturasyonu pulse oksimetre ile ölçülmüştür. İşlemden önce ve sonra yenidoğanlardan tükürük numuneleri alınarak kortizol düzeyleri ölçülmüştür. Yenidoğanların işlem sırasındaki ağlama süreleri kronometre ile kaydedilmiştir. Veriler SPSS 18 paket programı ile değerlendirilmiştir. Topuktan kan alma sürecinde anne sütü koklatılan yenidoğanların, formül süt koklatılan yenidoğanlara göre girişim sırasında ve sonrasında daha az ağrı hissettikleri, stres hormonlarında daha az yükseliş olduğu, yaşam bulgularında ise kalp atım hızı daha az yükseliş gösterirken, oksijen saturasyonu daha az düşüş gösterdiği belirlenmiştir. Yenidoğanların anne sütüne ek olarak formül süt ile beslenirken her iki kokuya aşina olmalarına rağmen anne sütü kokusunun formül süt kokusuna göre ağrıyı hafifletmede daha etkili olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak; bu çalışma anneye ait kokuların, girişimsel ağrıyı azaltmada etkin bir yöntem olduğunu göstermektedir. The research was conducted experimentally to evaluate the effects of breast milk and formula milk smells on reducing acute pain due to heel blood removal in newborns and to investigate the effects of these smells on heart rate, oxygen saturation, crying time and cortisol level. The research data were obtained from 84 newborn babies in ‘Baby Room’ Obstetrics and Pediatric Hospital in Zonguldak between March 2017 and December 2017, which met the case selection criteria. All newborns in the study were divided into two groups: those who were fed with breast milk, those who were fed with breast milk and formula milk. Twenty one of the newborns fed only breast milk were smelled of breast milk (Group 1) and twenty one of them were smelled formula milk (Group 2). Twenty one of the newborns fed with breast milk and formula milk were smelled of breast milk (Group 3) and twenty one of them were smelled of formula milk (Group 4). Before, during, and after the procedure of heel blood, pain levels were assessed by NIPS (Newborn Pain Scale), heart rate and oxygen saturation were measured by pulse oximetry. Cortisol levels the newborns were measured by taking saliva samples from newborns before and after the procedure. The crying times of the newborns were recorded with a stopwatch. The data were evaluated using the SPSS 18 package program. It was determined that newborns who smelled breast milk during the heel blood procedure had less pain during and after the procedure, less rise in stress hormones and less increase in heart rate, and less decrease in oxygen saturation compared to the newborns smearing formula. It was determined that even though the newborns who were fed with breast milk with formula milk were familiar with both smells, the mother's milk smell was more effective than the formula milk smell in relieving the pain. As a result; this study suggests that mothers' smells are an effective method of reducing intervental pain Daha fazlası Daha az

Hiperbilirubinemi tanısı ile yatan yenidoğanlarda küvet banyo ve bebek masajının bilirubin düzeyine etkisi

Kanadıkırık, Tuba

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Araştırma hiperbilirubinemi tanısı ile yatan yenidoğanlarda küvet banyo ve bebek masajının bilirubin düzeyine etkisini belirlemek amacıyla deneysel olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesine 15.02.2018- 15.02.2019 tarihleri arasında hiperbilirubinemi tanısı ile yatırılan ve fototerapi tedavisi uygulanan toplam 90 term yenidoğandan elde edilmiştir. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeksizin evren üzerinde çalışılmıştır. Araştırmada 3 grup ile çalışılmış olup doksan yenidoğanın 30 tanesi 1. deney grubunu (banyo+fototerapi), 30 tanesi 2. dene . . .y grubunu (masaj+fototerapi) oluştururken, geri kalan 30 yenidoğan kontrol grubunu (fototerapi) oluşturmuştur. Vakaların gruplara alınma işlemi rastlantısal olarak yapılmıştır. Veriler araştırmacı tarafından hazırlanan Bebeği Tanıtıcı Bilgi Formu ve Girişim Takip Formu kullanılarak toplanmıştır. Veriler SPSS 16 paket programı ile değerlendirilmiştir. Deney I, deney II ve kontrol grubundaki yenidoğanların işlem sonrası bilirubin değeri ortalamalarının anlamlı şekilde düşük olduğu gözlenmiştir (p=0.001). İşlem öncesi deney I, deney II ve kontrol gruplarındaki yenidoğanların bilirubin değeri ortalamaları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (p=0.644). Deney gruplarında yer alan yenidoğanların işlem sonrası bilirubin seviyesi kontrol grubunda yer alan yenidoğanların işlem sonrası bilirubin seviyesinden istatistiksel olarak önemli oranda düşük bulunmuştur (p=0.005). Yapılan ileri analizde, farklılığın kontrol grubu ile deney II (fototerapi+masaj) grubu arasında kaynaklandığı anlaşılmıştır (p=0.005). Yapılan araştırma sonucunda bebek banyosu ve bebek masajı uygulanan yenidoğanların bilirubin düzeyinde kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüş saptanmıştır. Ancak bebek masajının bilirubin düzeyini düşürmede daha etkin bir yöntem olduğu belirlenmiştir. The present study was experimentally conducted in order to measure the effect of bathtub shower and baby massage on bilirubin levels in newborns suffering from hyperbilirubinemia. The data were obtained from a total of 90 term newborns suffering from hyperbilirubinemia in the newborn intensive care unit and treated using phototherapy at Maternity and Infant Diseases Hospital in Zonguldak between 15.02.2018 and 15.02.2019. No sampling was applied and the experiment was carried out on the whole population. The population was divided into three groups as 1st experiment group consisting of 30 newborns (bathtub+phototherapy) and the 2nd experiment group consisting of 30 newborns (massage+phototherapy), while the 3rd experiment group consisting of 30 newborns (phototherapy) was the control group. All newborns were randomly distributed in these three groups. The data were collected using Infant Information Form and Monitoring Form designed by the researcher, and analyzed using SPSS 16 package program. Mean post-experiment bilirubin values were observed significantly lower (p=0.001) in Experiment I, Experiment II and control groups after post-experiment process. No significant differences were observed among mean bilirubin values of newborns in Experiment I, Experiment II and control groups during the pre-experiment process (p=0.644). Bilirubin values of newborns in experimental groups during the post-experiment process were found to be significantly lower compared to the control group (p=0.005). A further analysis demonstrated that this was related to the difference between the control group and Experiment II (phototherapy+massage) group (p=0.005). The findings of the present study indicated that bathtub shower and baby massage caused a significant decrease in bilirubin levels of newborns compared to the control group. However, it was found out that baby massage proved to be a more effective method in terms of decreasing bilirubin levels Daha fazlası Daha az

Anne babaların çocukluk dönemi aşılarına yönelik bilgi, tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi

Nagehan Odabaş

Master Tezi | 2021 | BEÜ / Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Araştırma, anne babaların çocukluk dönemi aşılarına yönelik bilgi, tutum ve davranışlarını değerlendirmek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma kapsamına Zonguldak ilinde yaşayan 547 anne baba alınmıştır. Araştırmada, verilerin toplanmasında anne babaların sosyo-demografik özellikleri ve çocukluk dönemi aşıları hakkında bilgi düzeyini saptamaya yönelik Tanıtıcı Bilgi Formu ile Aşı Güvenilirlik Ölçeği kullanılmıştır. Çalışmada elde edilen bulguların değerlendirilmesi için SPSS 20.0 paket programı kullanılmıştır. Anne babaların %92.5’ inin çocuklarının aşılarını düzenli yaptırdığı belirlenmiştir. Anne babaların Aşı Güveni . . .rliği Ölçeği puan ortalamalarının yarar alt boyutu için 32.35±8.02, zarar alt boyutu için 7.07±5.74, güven alt boyutu için 16.75±4.25 ve ölçekten alınan toplam puan ortalamasının 56.17±17.97 olduğu görülmüştür. Ölçek alt boyut ve toplam puan ortalamalarının anne-baba olma, çocukların aşılarını düzenli yaptırma durumlarına göre farklılaştığı görülmektedir ( Daha fazlası Daha az

Caput mandibulae ve precessus coronoideus'un transvers açılarının orta yüz genişliği ile olan ilişkisi

Aktaş, Öznur

Master Tezi | 2021 |

Mandibula, konuşma ve çiğneme gibi fonksiyonlarının yanı sıra üzerinde bulundurduğu anatomik yapılar sayesinde antropometrik öneme sahiptir. Aynı zamanda yüzün merkezi bileşeni olan çeneyi oluşturarak yüz estetiğinde de önemli bir rol oynamaktadır. Çalışmamızda 18-72 yaş arasında 41 kadın ve 18-72 yaş arasında 47 erkek olmak üzere toplam 88 kişiye ait bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanıldı. Ölçümler, bilgisayarlı tomografi görüntülerinden elde edilen üç boyutlu görüntüler üzerinde ve horizontal düzlemde yapıldı. Yüze ait olan bizygion genişliği, sağ ve sol yüz genişliği ölçüldü. Mandibula’ya ait bicondylar genişlik, sağ ve so . . .l proc. coronoideus arası genişlik, sağ ve sol ayrı olarak horizontal düzlemde her iki caput mandibulae’yi birleştiren doğru ile caput mandibulae’nın merkezi ve proc. coronodeius’u birleştiren doğru arasındaki açı (sağ ve sol A açısı), sağ ve sol ayrı olarak caput mandibulae ile proc. coronoideus’u kesen doğru ile aynı tarafa ait corpus mandibulae’nın uzun ekseni üzerinden geçen doğru arasındaki açı (sağ ve sol B açısı), sağ caput mandibulae-spina mentalis-sol caput mandibulae arasındaki açı (C açısı) ve intercondylar açı ölçüldü. Erkeklerde kadınlara göre bizygion uzunluğu, sağ yüz genişliği, sol yüz genişliği, bicondylar genişlik ve sağ ve sol proc. coronoideus arası genişlik istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun belirlendi ( Daha fazlası Daha az

Anne-Bebek bağlanmasının annelik algısı ve bazı değişkenlere göre incelenmesi

Nida Engin

Master Tezi | 2021 | BEÜ / Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu araştırma, anne-bebek bağlanmasının annelik algısı ve bazı değişkenlere göre incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Aralık 2019-Haziran 2020 tarihleri arasında Zonguldak il merkezinde bulunan üniversiteye bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezinde (178) ve yine il merkezindeki kadın doğum ve çocuk hastalıkları hastanesinde kadın doğum kliniklerinde doğum yapmış olan (190) ve araştırmaya katılmayı kabul eden 368 anne oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında “Anne-Bebek Tanıtıcı Bilgi Formu”, “Anne-Bebek Bağlanma Ölçeği”, “Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği” ve “Anlamsal Farklılık Ölçeği (Anne Olarak Be . . .n ve Bebeğim)” formları kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 22.0 VE AMOS 21.0 paket programları kullanılmıştır. Tüm istatistiksel analizlerde 0.05 anlamlılık düzeyi olarak esas alınmıştır. Araştırmaya katılan annelerin, anne-bebek bağlanma düzeyi ortalamasının 22.25+2.01 (17-24) arasında değiştiği belirlenmiştir. Çalışmada anne-bebek bağlanmasının anne eğitim düzeyi, sosyal güvenceye sahip olma, gelir durumu ve aile tipine göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Çalışmada anne-bebek bağlanma düzeyinin isteğe bağlı evlilik ve gebelik, bakım eğitimi alma, doğum yöntemi, bebeğin kucaklanma, ilk emzirilme zamanı ve beslenme türüne göre farklılaştığı saptanmıştır. Çalışmada anne-bebek bağlanma düzeyinin annenin yardımcısı olma, eş desteği alma, eş ile ilişki durumu, yakın arkadaşının olması, evlilik süresi, gebelik ve canlı doğum sayısı değişkenlerine göre farklılaştığı belirlenmiştir ( Daha fazlası Daha az

K-en yakın komşuluk, yapay sinir ağları ve karar ağaçları yöntemlerinin sınıflandırma başarılarının karşılaştırılması

Köktürk, Fürüzan

Master Tezi | 2012 | Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyoistatistik Anabilim Dalı

Tıp alanında bulunan mevcut veri oldukça fazla ve hayati öneme sahiptir. Veri madenciliği teknikleri ile hayati öneme sahip olan bu verilerden daha fazla yararlanmak mümkündür. Veri madenciliği son yıllarda oldukça önemli bir konu haline gelmesine ve hemen hemen her alanda uygulama sahası bulmasına rağmen ülkemizde sağlık alanında çok yaygın kullanılmamaktadır. Bu tez çalısmasında veri madenciliği yöntemlerinden, k-en yakın komşuluk, yapay sinir ağları ve karar ağaçları yöntemlerinin sınıflandırma başarılarının karşılastırılması amaçlanmıstır. Bu amaçla Bülent Ecevit Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve . . . Doğum Polikliniği’ne başvuran erken ve zamanında doğum yapan gebelerden elde edilen veri setine bu üç teknik uygulanarak, sınıflandırma başarıları hesaplanmıstır. Yapılan analizler sonucunda doğru sınıflandırma oranları, k-en yakın komşuluk analizi için % 78.3, yapay sinir ağı tekniği için % 90.8 ve karar ağacı yöntemi için ise % 82.5 olarak bulunmuş ve yapay sinir ağı tekniğinin diğer iki yönteme göre sınıflandırma başarısının daha iyi olduğu görülmüştür. The amount of medical data is huge and vital. It is possible to obtain more benefit from these data by data mining techniques. Although the data mining has been becoming a very important subject and being used in almost all fields in recent years, it has no widely use in the health sector in our country. In this thesis study, it was aimed to compare of the classification success of the knearest neighbor, artifical neural network and the decision trees techniques. For this purpose, these three techniques were applied and the classification success was measured on the pregnants those gave preterm birth and those gave birth in time in Departments of Obstetrics and Gynecology of Bulent Ecevit University. After the analysis of the results, the correct classification ratios found to be 78.3 % for knearest neighbor method, 90.8 % for artifical neural network, 82.5 % for decision trees method and it was concluded that the artifical neural network is more successful than the other two methods Daha fazlası Daha az

Pediatri hemşirelerinin profesyonel değerlerinin bakım davranışları üzerindeki etkisi

Şanal, Selahattin

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Araştırma, pediatri birimlerinde çalışan hemşirelerin profesyonel değerlerinin bakım davranışlarına etkisini değerlendirmek amacı ile tanımlayıcı-kesitsel tipte yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini Zonguldak İl Merkezinde bulunan hastanelerin çocuk sağlığı ve hastalıkları birimlerinde görev yapan 124 hemşire oluşturmuştur. Veriler; Kişisel Bilgi Formu, Hemşirelerin Profesyonel Değerleri Ölçeği ve Bakım Davranışları Ölçeği-24 ile toplanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı testler kullanılmıştır. Araştırmada, hemşirelerin yaş ortalamalarının 33.03 ± 7.58, meslekte çalışma süresi ortalama 10.99 ± 7.76, bulunduğu . . . birimde çalışma süresi ortalaması 5.46 ± 5.12 olarak hesaplanmıştır. Hemşirelerin%9.7 si erkek,%33.9 ‘u bekar, %8.1’i yüksek lisans mezunudur. 38.7’si acil servis,22.6’sı yenidoğan ünitesinde; % 50’sinin devlet hastanesinde görev yaptığı tespit edilmiştir. Hemşirelerin Profesyonel Değerleri Ölçeği toplam puan ortalaması 118.26±21.10 Bakım Davranışları Ölçeği-24 toplam puan ortalamasının 5.25±0.66 olduğu ve HPDÖ ile BDÖ-24 puan ortalamaları arasında pozitif yönde orta düzey, anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür Araştırma, çocuk sağlığı ve hastalıkları birimlerinde çalışan hemşirelerin profesyonel değerleri ve bakım davranışları algısının yüksek olduğunu ve profesyonel değerlerin bakım davranışlarını olumlu etkilediğini göstermiştir. The research was conducted in descriptive-cross-sectional type to assess the impact of professional values of nurses working in peadiatrics units on care behaviour. The sample of the study consisted of 124 nurses who worked in child health and diseases units of hospitals located in Zonguldak Province Center. The data were collected by The Personal Data Sheet,The Nurses'Professional Values Scale and The Care Behaviour Scale-24.Descriptive and relationship-seeking tests were used in the analysis of the data. The average age of the nurses in the study was 33.03±7.58,the average working time in the profession was 10.99±7.76,and the average working time in the unit was 5.46±5.12 of the nurses, 9.7% were male, 33.9% were single, and 8.1% had a master's degree. Of the nurses, 38.7% were employed in the emergency department, 22.6% in the neonatal unit and 50% in the state hospital. The nurses 'professional values scale showed a mean total score of 118.26±21.10 the care behaviors scale-24 mean total points of 5.25±0.66 and there was a positive,moderate,significant relationship between the nurses' professional values scale and the care behaviors scale-24 points. Research has shown that nurses working in child health and diseases units have a high perception of professional values and care behaviors, and that professional values positively influence care behaviors Daha fazlası Daha az

İstanbul H tipi cezaevinde kalan ergenlerde suçluluk- utanç duygusunun değerlendirilmesi

Öztürk, Özlem

Master Tezi | 2005 | Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Toplumun en önemli unsuru olan insan, gelişimini çocukluk, ergenlik, erişkinlik ve yaşlılık gibi belli dönemler içinde sürdürmektedir. Bireyde kimlik duygusunun kazanılması ergenlik döneminde olmaktadır. Ergenlik döneminde ergen, kendisine temelde içinde yetiştiği aile ve toplumdan kaynaklanan ancak kendi deneyimleri ve özellikleriyle farklılaşmış yeni değerler sistemi edinir. Bazen ergen ait olduğu ailenin ve toplumun kültür ya da ahlak değerlerinin kabul etmediği hırsızlık, gasp gibi yasadışı işlere yönelebilir. Bu durumda ergen ailesinin ya da toplumun kabul etmediği davranış uygulaması sonucu ait olamama ve kabul edilememenin ve . . .rdiği sıkıntıyla suçluluk-utanç duygusu yaşayabilir. Suç işleme oranının arttığı günümüzde suçlu ergenlerin sayısı da bu oranda artmaktadır. Suçlu ergenlerin topluma yeniden kazandırılması, toplumların gelişmişlik düzeylerini olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle, cezaevinde kalan ergenlerin topluma yeniden kazandırılmalarına yönelik önlemler alınmalıdır. Bu çalışma İstanbul H Tipi Cezaevinde kalan ergenlerde suçluluk-utanç duygusunu değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, cezaevinde bulunan 416 ergenden, araştırmaya katılmayı kabul eden 380’inin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Cezaevindeki ergenlerin %90.0’ının (n=342) 15-17 yaş grubunda olduğu saptanmıştır. Ergenlerin SP (Suçluluk Puanları) ve UP (Utanç Puanları) ortalamaları incelendiğinde, cezaevine girme sayılarına (p1=0.001, p2=0.001), topluma nitelikli birey olarak katılacaklarına inanma durumlarına (p1=0.001, p2=0.001), cezaevinden ayrıldıktan sonra ne yapmak istediklerine (p1=0.008, p2=0.020) göre SP ve UP ortalamaları yönünden anlamlı fark bulunmuştur. Ayrıca, babalarının eğitimlerine (p1=0.041), maddi durumlarına (p1=0.036), ailelerinde bağımlılık yapıcı madde kullanım durumlarına (p1=0.002), cezaevi personelinin davranışlarına (p1=0.014) ve kendilerini değerli hissetme durumlarına (p1=0.015) göre SP ortalamaları yönünden anlamlı fark bulunmuştur. Araştırmaya katılan ergenlerde işlemiş oldukları suç davranışına yönelik düşüncelerine (p2=0.012) göre de UP ortalamaları yönünden anlamlı fark bulunmuştur. An indivudual who is the most important factor in society continues his development in a specific development such as childhood, adolescence, adulthood and oldness. Individual’s acquiring sense of identity occurs in adolescence period. Adolescent acquires new systems of values steming from his parent and his society in which he grows up on basis but differs from with his own experiences and feautures in adolescence period. From time to time, adolescent tends to illegal works such as theft, usurpation that the cultural and moral values of the society adolescent belongs to, don’t accept. Under these circumstances, as a consequance of acting the behaviour that the society or the parent don’t approve, adolescent may have the emotion of guiltiness-shame with the trouble of not belonging and not accepted. Currently the number of guilty adolescents has been increasing according to number of commiting crime. Regaining guilty adolescents to the society effects the development level of the society positively. For this reason, the precautions in order to regain the adolescents staying in prison should be taken. This study has done to evaluate the emotion of guiltiness-shame in the adolescents who stay in İstanbul H Type Prison. This study has been carried out with the application of 380 adolescents accepted to involve in this study from 416 adolescents stayed in prison. It is reported that from all the adolescents staying in prison, 90.0% (n=342) are between 15 and 17 years old. When GP (Guiltiness Points) and SP (Shame Points) are examined, a significant difference has been found in terms of average GP and SP according to the numbers of entering prison (p1=0.001, p2=0.001), their belief about joining the society as a qualified person (p1=0.001, p2=0.001), their desires about what they want to do after they leave prison (p1=0.008, p2=0.020). Moreover, a significant difference has been found in terms of GP according to their father’s education (p1=0.041), wealth condition (p1=0.036), their parent’s using addictive drugs (p1=0.002), themselves important (p1=0.015). Also, a significant difference has been found in terms of average SP according to their ideas about the crime that they committed in the adolescents who involve in the investigation Daha fazlası Daha az

Ameliyat öncesi ağrı eğitiminin ameliyat sonrası ağrıya etkisinin incelenmesi

Kalkan Akyüz, Vildan

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Ana Bilim Dalı Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Programı

Bu araştırma, jinekolojik ameliyat geçirmesi planlanan hastalara ameliyat öncesi verilen ağrı eğitiminin ameliyat sonrası ağrıya etkisinin incelenmesi amacıyla olgu kontrol çalışması olarak yürütüldü. Araştırma bir sağlık araştırma merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğun Kliniğinde arasında yürütüldü. Örneklemi araştırmaya katılmayı kabul eden, jinekolojik ameliyat planlanan 35’i olgu 35’i kontrol grubu olmak üzere 70 kadın oluşturdu. Olgu ve kontrol grubundaki hastalara Hasta Tanıtım Formu, Ağrı İzlem Formu ve Kısa Ağrı Envanteri veri toplamak amacıyla uygulandı. Olgu grubunda yer alan hastalara ameliyat öncesi dönemde sözlü ağrı eğiti . . .mi verildi. Ameliyat sonrası dönemde ilk 24 saatte olgu ve kontrol grubunun ağrı düzeyi değerlendirildi. Verilerin değerlendirilmesinde kategorik değişkenlere ait tanımlayıcı istatistikler frekans ve yüzde, sürekli değişkenler ortalama ve standart sapma ile verilmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirmede olgu ve kontrol grubunda yer alan hastaların tanıtıcı özellikleri ve sağlık özellikleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı (p>0.05), grupların homojen olduğu saptandı. Jinekolojik ameliyat uygulanan hastalardan ameliyat öncesi ağrı eğitimi verilen olgu grubunun ameliyat sonrası ağrı şiddetinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p 0.05) in terms of descriptive characteristics and health characteristics of the patients in the case and control groups, and the groups were homogeneous. Postoperative pain severity was statistically significant in the patient group who received preoperative pain training (p Daha fazlası Daha az

Onkoloji servisinde yatan hastaların psikososyal gereksinimlerini belirleme

Ertuğrul Kırık, Emel

Master Tezi | 2020 | Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Anabilim Dalı Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Yüksek Lisans Programı

Araştırma onkoloji biriminde yatan hastaların psikososyal gereksinimlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı-kesitsel olarak yapılan çalışmanın evrenini, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Merkezi‟nin Onkoloji Biriminde yatan kanser hastaları, örneklemini ise 01.07.2019-31.09.2019 tarihleri arasında bu birimde yatan ve araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılamış olan 100 hasta oluşturmuştur. Çalışmanın verileri “Onkoloji Biriminde Yatan Hastaların Sosyodemografik, Klinik ve Psikososyal Özelliklerine İlişkin Bilgi Toplama Formu” ve “Destekleyici Bakım Gereksinimleri Ölçeği‟nin Kısa Formu” ile t . . .oplanmıştır. İstatistiksel analizler için NCSS (Number Cruncher Statistical System) 2007 programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel metodlar, Shapiro-Wilk testi, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi, Dunn-Bonferroni testi, Pearson ki-kare testi, Fisher‟s exact test kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda kanser hastaları arasında psikososyal sorun yaşayanların, psikiyatrik belirtileri ve tanısı olanların, ruhsal desteğe ihtiyacı olanların, destekleyici bakım gereksinimlerinin daha fazla olduğu saptanmıştır. Sosyal destek alanların destekleyici bakım gereksinimleri, almayanlara oranla daha düşüktür. Hastada tanı süresinin uzaması ve metastaz varlığı, fiziksel ve günlük yaşamı destekleyici bakım gereksinimleri artırmaktadır. The research was conducted to determine the psychosocial needs of patients hospitalized in the oncology unit. The universe of this descriptive-cross-sectional study consisted of cancer patients hospitalized in Oncology Unit of Zonguldak Bulent Ecevit University Application and Research Center and the sample consisted of 100 patients who received treatment between 01.07.2019-31.09.2019 and fulfilled the research criteria. The data of the study were collected with “Information Collection Form Regarding Socio-demographic, Clinical and Psychosocial Features of Patients Hospitalized in Oncology Unit” and “Supportive Care Needs Scale”. NCSS 2007 program was used for statistical analysis. Descriptive statistical methods, Shapiro-Wilk test, Mann- Whitney U test, Kruskal-Wallis test, Dunn-Bonferroni test, Pearson chi-square test, Fisher's exact test were used in the analysis of the data. As a result of the study, it was found that supportive care needs were higher among cancer patients who had psychosocial problems, psychiatric symptoms and diagnoses, and those who needed psychological support. Supportive care needs of those receiving social support are lower than those who do not receive supportive care. Prolonged diagnosis and presence of metastases increase the need for physical and daily life supportive care Daha fazlası Daha az

Dirençli acinetobacter baumannii suşlarıyla geliştirilen enfeksiyonlarda sulbaktam/kolistin ve meropenem/kolistin kombinasyon tedavi etkinliğinin galleria mellonella deneysel modelinde in vivo olarak araştırılması

Subaşı, Eldan

Master Tezi | 2020 | Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Amaç: Kolistinin tek başına veya diğer antimikrobiyallerle kombine olarak enfeksiyonlarda klinik olarak sıklıkla kullanıldığı bildirilmiştir. Bu çalışmada, meropenem ve sulbaktam ile kombine edilen kolistinin çoklu ve pan ilaç dirençli Acinetobacter baumannii klinik izolatlarına karşı sinerjistik aktivitesini hem in vitro hem de in vivo yöntemlerle araştırdık. Gereç/yöntem: Kolistin, meropenem ve sulbaktamın duyarlı (n = 3), çoklu (n = 3) ve pan ilaç dirençli (n = 3) A. baumannii klinik izolatlarına karşı antibakteriyel aktivitesi araştırıldı. Kolistinin meropenem ve sulbaktam ile sinerjistik aktivitesi checkerboard yöntemi ile değe . . .rlendirildi. Seçilen antibiyotikler arasındaki etkileşimler, fraksiyonel inhibitör konsantrasyon endeksi hesaplanarak belirlendi. Galleria mellonella, in vivo etkinlik testleri için deneysel model olarak kullanıldı. Bulgular: Kolistin meropenem ve kolistin sulbaktam olmak üzere her iki kombinasyon, pan ilaç dirençli izolatları üzerinde additif bir etkiye sahipken, çoklu ilaç dirençli izolatları üzerinde additif veya sinerjistik etki gösterdi. Pan ilaç dirençli izolatlarıyla enfekte edilen ve sadece tedavi edilen kombinasyonlarda larvaların tümünün öldüğü gözlenirken, kolistin sulbaktam kombinasyon grubunda %80'i ölmüştü. Çoklu ilaç dirençli izolatlarıyla enfekte larva grubunda, sağkalım oranları; kolistin %50, meropenem %10, sulbaktam %10 ve kolistin/meropenem kombinasyonu %70. Sonuçlar: Sonuçlarımız Kolistinin hem sulbaktam hem de meropenem ile kombinasyon halinde artmış aktiviteye sahip olduğunu Acinetobacter enfeksiyonları için umut vaat edebileceğini göstermektedir. Bu çalışma aynı zamanda klinik izolatlarda kolistin kombinasyonlarının etkinliğini hem in vitro hem de in vivo yöntemlerle değerlendiren ilk çalışma olarak dikkat çekmektedir. Aim: Colistin has been reported to be frequently used clinically in infections, single or combined with other antimicrobials. In this study, we investigated the synergistic activity of colistin combining with meropenem and sulbactam against Multidrug and pandrug resistance Acinetobacter baumannii clinical isolates both by in vitro and in vivo methods. Materials/methods: The antibacterial activity of colistin, meropenem and sulbactam against sensitive (n=3), Multidrug (n=3) and pandrug resistance (n=3) A. baumannii clinical isolates was investigated. The synergistic activity of colistin with meropenem and sulbactam was evaluated by checkerboard method. Interactions between the selected antibiotics were determined by calculating the fractional inhibitory concentration index. Galleria mellonella was used as an experimental model for in vivo activity testing. Results: Both combinations, colistin meropenem and colistin sulbactam had additive effect on pandrug-resistance isolates while additive effect or synergism on Multidrug-resistance isolates. The larvae infected by pandrug-resistance isolates and in combination treated alone were all dead; while 80% were dead in the colistin sulbactam combination group. In the larvae group infected by Multidrug-resistance isolates, survival rates; treated with colistin 50%, with meropenem 10%, with sulbactam 10% and with colistin+meropenem combination 70%. Conclusion: Our results indicate that colistin with combination to both sulbactam and meropenem has enhanced activity and may be promising Acinetobacter infections. This study is also remarkable to be the first for evaluating colistin combinations on clinical isolates by both in vitro and in vivo methods Daha fazlası Daha az


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.