Filtreler
Filtreler
Bulunan: 60 Adet 0.003 sn
Koleksiyon [12]
Tam Metin [2]
Yayın Türü [4]
Yazar [19]
Yayın Yılı [12]
Konu Başlıkları [20]
Yayıncı [11]
Yayın Dili [2]
Dergi Adı [20]
Araştırmacılar
Yayınlar
Distribution of ovarian tumors in Zonguldak Karaelmas University Hospital. Between 2001 and 2007

Barut, Figen | Barut, Aykut | Keretiş, Gürkan | Bektaş, Sibel | Gün, Doğan Banu | Bahadır, Burak | Yurdakan, Gamze

Diğer | 2008 | GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine14 ( 1 ) , pp.36 - 40

Hem benign hem de malign olmak üzere çok sayıda ovaryan tümör tipleri mevcuttur. Çalışmanın amacı, Zonguldak ve çevre şehirlerdeki ovaryan tümörlerin epidemiyolojisini retrospektif olarak değerlendirmektir. Patoloji ^bölümünde Mayıs 2001 ve Mart 2007 arası, değişik sebeplerden operasyona gitmiş 494 olgudan elde edilen 769 ooferektomi materyali gözden geçirilmiştir. Tümörler sınıflandırılmıştır. Ovaryan tümörlerin oranı tüm olgularda %16.0' (n:123) dır. 123 ovaryan tümörün dağılımı: %73,2'si (90) benign, %7,3'ü (9) borderline ve %19,5'i (24) ise malign tümörlerdir. Olguların 68'si (%55,3) yüzey epi-telyal-stromal tümörler; 34'ü (%27, . . .7) germ hücreli tümörler; 10'u (%8,1) seks kord-stromal tümörler; biri (%0,8) vasküler tümör ve 10'u (%8,1) metastatik tümörlerdir. Bizim çalışmamızda retrospektif olarak, kistadenom ve kista-denokarsinom, en sık görülen benign ve malign tümörler olup, bunların çoğunluğuda serözdür. Literatürlerle kıyaslandığında, överin yüzey epitelyal-stromal tümörleri daha az sıklıkla, fakat metastatik tümörleri hem over tümörleri içerisinde hem de malign grupta daha sık izlenmiştir. OBJECTIVE: There are numerous types of ovarian tumors, both benign and malignant. The aim of this study was to evaluate the epidemiology of ovarian tumors in Zonguldak and surrounding cities, retrospectively. STUDY DESIGN: Between May 2001 and March 2007, 769 oophorectomy materials from 494 cases which undergo operation for variable cause were reviewed in Department of Pathology. Tumors were classified. RESULTS: Ovarian tumor’s ratio was (n: 123) 16.0% in all cases. Distribution of 123 ovarian tumors: 73.2% (90) were benign, 7.3% (9) were borderline tumors and 19.5% (24) were malignant. 68 of the cases (55.3%) were surface epithelial-stromal tumor; 34 of the cases (27.7%) were germ cell tumors; 10 of the cases (8.1%) were sex cord-stromal tumors; one of the cases (0.8%) was vascular tumor and 10 of the cases (8.1%) were metastatic tumors. CONCLUSION: In our study cystadenoma and cystadenocarcinoma were the most frequent benign and malignant tumors respectively and most of them were serous. When compared with the literature, surface epithelial-stromal tumor of the ovary were less frequent, but metastatic tumors to ovary were more frequent in both whole and malignant groups Daha fazlası Daha az

Cervicovaginal smear findings of endometrial serous carcinoma: A case report

Barut, Figen | Özdamar, Şükrü Oğuz | Barut, Aykut | Bayar, Ülkü | Bektaş, Sibel | Bahadır, Burak | Gün, Doğan Banu

Diğer | 2008 | GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine14 ( 2 ) , pp.132 - 135

Pankreasın seröz kistadenomu (Mikrokistik adenom): Olgu sunumu

Doğan, Gün Banu | Bahadır, Burak | Kökten, Neslihan | Uçan, Bülent Hamdi | Özdamar, Şükrü Oğuz

Makale | 2006 | Akademik Gastroenteroloji Dergisi5 ( 2 ) , pp.130 - 133

Uterusun malign mikst müllerian tümörü: Olgu sunumu

Bektaş, Sibel | Bahadır, Burak | Barut, Figen | Gökçe, Havva | Bayar, Ülkü | Gün, Doğan Banu | Özdamar, Şükrü Oğuz

Makale | 2008 | Türk Patoloji Dergisi24 ( 1 ) , pp.59 - 63

Malign mikst müllerian tümör, epitelyal ve stromal elemanlara diferansiye olan müllerian mezodermden köken alan nadir bir neoplazidir. Bu olgu sunumunda uterusun malign mikst müllerian tümörünün klinik, histopatolojik ve immünhistokimyasal özellikleri ile tanısal güçlükleri tartışılmıştır. Pelvik ağrı ve postmenopozal kanama şikayeti ile başvuran 53 yaşındaki kadın olguya uygulanan bilgisayarlı tomografide, 8x5 cm boyutlarında intrauterin kitle saptanmıştır. Küretaj materyalinin “yüksek dereceli stromal sarkom” tanısı alması üzerine, hastaya total abdominal histerektomi, bilateral salpingo-ooforektomi ve omentektomi uygulanmıştır. H . . .istopatolojik incelemede, “yüksek dereceli stromal sarkom” ile birlikte “skuamöz hücreli karsinom” varlığı izlenmiştir. Ek olarak, tümörün komşuluğunda adenomiyozis alanları gözlenmiştir. İmmünhistokimyasal olarak malign stromal hücreler vimentin, düz kas aktini ve miyoglobin ile diffüz, CD10 ve S100 protein ile fokal reaksiyon göstermiştir. Malign epitelyal hücreler ise epitelyal membran antijeni, pankeratin (AE1/AE3) ve vimentin ile diffüz, HCG ile fokal immünreaksiyon vermiştir. Olgu, serviks ve tek taraflı over invazyonu gösteren uterin malign mikst müllerian tümör (karsinosarkom) tanısı almıştır. Hastamız tanı aldıktan bir hafta sonra, böbrek yetmezliği nedeniyle eksitus olmuştur. Bu olgu, tümörün malign epitelyal bileşeninde fokal koryokarsinomatöz diferansiyasyon göstergesi sayılabilecek fokal HCG reaksiyonu izlenmesi açısından nadir bir olgudur. Adenomiyozis ile malign mikst müllerian tümör arasındaki olası ilişki değerlendirilmiştir. Malignant mixed mullerian tumor is a rare neoplasm and derives from mullerian mesoderm that differentiates in epithelial and stromal elements. In this case report, pathological and immunohistochemical profile and diagnostic difficulties in malignant mixed mullerian tumor of the uterus were discussed. The case is a 53-year- old patient who complained of pelvic pain and postmenopausal genital bleeding. Computerized tomography was revealed an intrauterine mass measuring 8x5 cm. After the evaluation of the curettage material that was diagnosed as high grade stromal sarcoma; total abdominal hysterectomy, bilateral salpingo-oophorectomy and omentectomy were performed. Histopathologically, the tumor contained squamous cell carcinoma admixed with high grade stromal sarcoma. Additionaly, areas of adenomyosis in the neighbouring of the tumor were noted. Immunohistochemically, malignant stromal cells exhibited diffuse vimentin, smooth muscle actin, myoglobin and focal CD10 and S100 protein positivity. Malignant epithelial cells revealed diffuse positive reaction for epithelial membrane antigen, pancytokeratin (AE1/AE3), vimentin and focal reaction for HCG. A diagnosis of uterin malignant mixed mullerian tumor (carcinosarcoma) with unilateral ovarian and cervix invasion was made. The patient died one week after the pathologic diagnosis because of renal failure. This case is an interesting example of the focal HCG positivity in the malignant epithelial component of the tumor that may represent focal choriocarcinomatous differentiation. Potential relationship between malignant mixed mullerian tumor and adenomyosis was evaluated Daha fazlası Daha az

Göz kapağı ve konjonktivanın tümörleri ve tümör benzeri lezyonları

Kandemir, Nilüfer Onak | Barut, Figen | Bektaş, Sibel | Gün, Doğan Banu | Bahadır, Burak | Yurdakan, Gamze | Özdamar, Şükrü Oğuz

Diğer | 2009 | Türk Patoloji Dergisi25 ( 3 ) , pp.112 - 117

Amaç: Deri, mukoza ve stromal destek dokudan oluşan göz kapağı ve konjonktiva çok çeşitli patolojilerin gelişebildiği bir bölgedir. Bu bölge lezyonlarının histopatolojik tanısı, seçilecek tedavinin planlanması ve görme fonksiyonlarının korunması açısından önemlidir. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada; 2003-2008 yılları arasında Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'nda tanı alan, göz kapağının ve konjonktival bölgenin neoplastik lezyonları tekrar gözden geçirilerek histopatolojik özellikler incelenmiştir. Bulgular: Çalışmaya toplam 127 olgu dahil edilmiştir. Serimizde olguların %84,2'sini göz kapağı lez . . .yonları oluşturmaktadır. Bu bölge lezyonlarının %69,1'i benign lezyonlar olup, %30,9'u malign neoplazmlardan oluşmaktadır. Konjonktival bölge lezyonlarının oranı %15,8'dir. Konjonktival bölge lezyonlarının %95'i benign lezyonlardan oluşmakta olup, malign neoplazilerin oranı %5'tir. Göz kapağında en sık görülen benign lezyon skuamöz papillom (%20,3), en sık görülen malignite ise bazal hücreli karsinomdur (%57,6). Konjonktival bölgede ise en sık görülen benign lezyon melanositik nevüs (%57,9) olup, malign neoplazm olarak yalnızca 1 olguda in situ skuamöz hücreli karsinom saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışmada periorbital bölge lezyonlarının temel histopatolojik analizi yapılmıştır. Göz kapağı ve konjonktivada malign lezyonlar olarak en sık bazal ve skuamöz hücreli karsinomların saptanması dikkati çekmiştir. Objective: Eyelids and conjunctiva, which are composed of cutaneous, mucosal and stromal tissues, may develop various pathologies. Histopathological diagnosis of the lesions located in these anatomical regions is crucial for determining the optimal therapeutic modality and protection of ocular functions. Material and Methods: In this retrospective study, the clinical and histopathological features of neoplastic lesions located on the eyelids and the conjunctiva diagnosed at the Department of Pathology in Karaelmas University Faculty of Medicine between the years of 2003 and 2008 were reviewed and evaluated. Results: A total of 127 cases were included to the study. 84,2% of the lesions in our case series were located on the eyelids. 69,1% and 30,9% of these eyelid lesions were benign and malignant, respectively. 15,8% of the lesions were conjunctival. 95% of the conjunctival lesions were benign, while 5% were malignant. The most common benign lesions of the eyelids were squamous papillomas (20,3%), while the most commonly observed malignant neoplasm was basal cell carcinoma (57,6%). Most of the benign conjunctival lesions were melanocytic nevi (57,9%), while only one case was diagnosed as in situ squamous cell carcinoma. Conclusion: Basic histopathological analyses of the periorbital lesions were performed in this study. The most commonly encountered malignant lesions of the eyelids and conjunctiva were basal and squamous cell carcinomas Daha fazlası Daha az

The relation between gleason score, and nuclear size and shape factors in prostatic adenocarcinoma

Bektaş, Sibel | Bahadır, Burak | Gün, Doğan Banu | Kertiş, Gürkan | Özdamar, Şükrü Oğuz

Makale | 2009 | Turkish Journal of Medical Sciences39 ( 3 ) , pp.381 - 387

Amaç: Bu çalışmada, bilgisayar destekli görüntü analiz sistemi kullanılarak prostatik adenokarsinom hücre nükleuslarının boyut ve şekil özellikleri değerlendirilmiş, sonuçlar olguların Gleason skorları ile karşılaştırılmıştır. Yöntem ve Gereç: Görüntü analiz sistemi kullanılarak, 130 (% 77’si iğne biyopsi ve % 23’ü prostatektomi materyali) prostat adenokarsinomunun histolojik kesitlerinde yuvarlaklık faktörü, elipslik indeksi, alan, uzunluk ve perimetreyi içeren nükleer morfometrik parametreler değerlendirilmiştir. Morfometrik sonuçlar ile Gleason skorları arasındaki ilişki korelasyon analizi ile saptanmıştır. Bulgular: Tüm materyal . . .ler arasında Gleason skor ile ortalama nükleer alan (r = 0,516, P = 0,01), ortalama nükleer uzunluk (r = 0,298, P = 0,01) ve ortalama nükleer perimeter (r = 0,303, P = 0,01) arasında ilişki saptanmıştır. Organ iğne biyopsi grubunda ise Gleason skor ile ortalama nükleer alan (r = 0,522, P = 0,01), ortalama nükleer uzunluk (r = 0,398, P = 0,01) ve ortalama nükleer perimeter (r = 0,432, P = 0,01) ilişkili bulunmuştur. Prostatektomi grubunda Gleason skor ile ortalama nükleer alan (? = 0,619, P = 0,01) ve ortalama yuvarlaklık faktörü (? = ?0,425, P = 0,05) arasında ilişki tespit edilmiştir. Sonuç: Nükleer boyut ve şekil faktörleri, özellikle ortalama nükleer alan Gleason skor ile ilişkili bulunmuştur. Nükleer boyut ve şekil ölçümü, prostatik adenokarsinomun patolojik durumunun değerlendirilmesine katkı sağlayabilir. Aim: The aim of this study was to assess the size and shape characteristics of prostatic adenocarcinoma cell nuclei using a computer-assisted analysis system, and to compare the results with the Gleason score. Materials and Methods: Morphometric nuclear parameters, such as roundness factor, form ellipse, area, length, and perimeter, were evaluated based on specimen slides of 130 prostatic adenocarcinoma cases (77% needle biopsies and 23% prostatectomy specimens) using a computerized image analysis system. Correlation analysis between Gleason score and morphometric results was performed. Results: The Gleason score was correlated with mean nuclear area (r = 0.516, P = 0.01), mean nuclear length (r = 0.298, P = 0.01), and mean nuclear perimeter (r = 0.303, P = 0.01) for all specimens. In the needle biopsy group the Gleason score was correlated with mean nuclear area (r = 0.522, P = 0.01), mean nuclear length (r = 0.398, P = 0.01), and mean nuclear perimeter (r = 0.432, P = 0.01), whereas in the prostatectomy group the Gleason score was correlated only with mean nuclear area (σ = 0.619, P = 0.01) and mean nuclear roundness factor (σ = −0.425, P = 0.05). Conclusions: Nuclear size and shape factors, especially mean nuclear area, were concordant with the Gleason score. Nuclear size and shape assessment may aid in the evaluation of the pathological status of prostatic adenocarcinoma Daha fazlası Daha az

Tükürük bezi kitlelerinde ince iğne aspirasyon sitolojisi

Bektaş, Sibel | Barut, Figen | Bahadır, Burak | Çınar, Fikret | Özdamar, Şükrü Oğuz

Makale | 2008 | Türk Patoloji Dergisi24 ( 3 ) , pp.153 - 158

Amaç: Çalışmamızda, tükürük bezinde kitle oluşturan hastalıkların tanısına ince iğne aspirasyon sitolojisinin (İİAS) katkısı, olgulara ait biyopsi tanıları ile birlikte değerlendirilerek sunulmuştur. Materyal ve Metod: 2004-2007 tarihleri arasında, Anabilim Dalı'mızda değerlendirilmiş olan 43 olguya ait tükürük bezi İİAS materyali ile bu olgulardan 19'una ait eksizyon materyali gözden geçirilmiştir. Bulgular: İİAS'lerinin 32'si (%74.4) benign, 5'i (%11.6) malignite şüphesi, 2'si (%4.7) malign ve 4'ü (%9.3) yetersiz olarak tanı almıştır. Eksizyon materyali bulunan 19 olgunun (%44) sitolojik ve histopatolojik tanıları karşılaştırıldığ . . .ında; sitolojik olarak benign tanısı verilen 13 olgudan 7'si pleomorfik adenom, biri Warthin tümörü, biri malign potansiyelli miyoepitelyal neoplazi, biri mukoepidermoid karsinom, biri parotis-içi lenf nodu, ikisi ise iltihabi süreç olarak tanı almıştır. İİAS'nde malignite şüphesi tanısı alan 4 olgudan biri histopatolojik olarak malign lenfoma, diğer üçü ise skuamöz hücreli karsinom tanılarını almıştır. İİAS'nde yetersiz olarak tanı alan 2 olgunun biri histopatolojik olarak pleomorfik adenom, diğeri ise inflamatuvar süreç olarak tanı almıştır. Çalışmamızda İİAS'nin tanısal doğruluk, duyarlılık ve seçicilik oranları sırasıyla %88, %66.6 ve %100 olarak bulunmuştur. Sonuç: İİAS tükürük bezi kitlelerinde kolay uygulanabilir ve yüksek tanısal değeri olan bir yöntemdir. Aim: In this study, contribution of fine needle aspiration cytology (FNAC) in the diagnosis of salivary gland diseases forming mass was presented by correlation with biopsy diagnoses. Material and Methods: FNAC materials of salivary glands from 43 cases and excision materials from 19 cases evaluated between 2004 and 2007, in our department were reviewed. Results: FNAC diagnosis were as follows; 32 (74.4%) benign, 5 (11.6%) suspicious for malignancy, 2 (4.7%) malign and 4 (9.3%) insufficient for evaluation. When cytological and histopathologic diagnosis of 19 (44%) cases with excision material were compared, histopathologic diagnosis of 13 cases with benign cytology were as follows: 7 cases of pleomorphic adenoma, one of Warthin's tumor, one of myoepithelial neoplasm with malign potential, one of mucoepidermoid carcinoma, one of intraparotid lymph node and two of inflammatory process. One of the four cases cytologically diagnosed as suspicious for malignancy by FNAC was malign lymphoma and other three cases were diagnosedas squamous cell carcinoma. One of the two cases described as insufficient in FNAC was diagnosed as pleomorphic adenoma and the other as inflammatory process. We found that the diagnostic accuracy, sensitivity and specificity were 88%, 66.6% and 100%, respectively. Conclusion: FNAC is an easily applicable method with high diagnostic value for salivary glands masses Daha fazlası Daha az

Uterine lipoleiomyoma: Review of literature and two case reports

Onak, Nilüfer Kandemir | Barut, Figen | Bektaş, Sibel | Bahadır, Burak | Doğan, Banu Gün | Kökten, Neslihan | Gökçe, Havva

Makale | 2011 | GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine17 ( 1 ) , pp.55 - 58

Lipoleiomyom, matür adipöz doku ve düz kas komponenti içeren, nadir görülen mezenkimal bir neoplazmdır. Tüm uterin lei omyomlar içerisinde görülme sıklığı %0,03-0,2 arasında değişmektedir. Bu çalışmada iki lipoleiomyom olgusu klinik, histopatolojik ve etiyopatogeneze yönelik bilgiler eşliğinde sunulmuş tur. İlk olgu 59 yaşında, postmenopozal kanama yakınması ile başvuran kadın hasta olup, myoma uteri klinik tanısı ile histerektomi operasyonu uygulanmıştır. İkinci olgu, postkoital kanama yakınması ile başvuran 45 yaşında kadın hastadır. Uterin serviks yerleşimli polipoid lezyon eksize edilmiştir. Her iki olguya ait operasyon materyal . . .lerinin histopatolojik incelemesinde değişen oranlarda adipöz doku ve düz kas komponenti içeren, ilk olguda intramural, ikinci olguda submukozal yerleşimli lipoleiomyom saptanmıştır. Leiomyomlarda düz kas hücreleri yanı sıra diğer heterolog elemanların görülmesi nadirdir. Adipöz dokunun %10’dan fazla olması lipoleiomyom tanısını akla getirmelidir. Lipoleiomyoma is uncommon mesenchymal neoplasm which contains mature adipose tissue and smooth muscle components. Its prevalence among all uterine leiomyomas varies between 0,03-0,2% . In the current study, we present two lipoleiomyoma cases alongside clinical and histopathological data as well as information on etiopathogenesis. The first case was a 59-year-old female patient presented with postmenopausal hemorrhage and she was subjected to hysterectomy upon clinical diagnosis of myoma uteri. Second case was a 45-year-old woman who presented with postcoital hemorrhage. Polypoid lesion which had a uterine cervix localization was excised. Histopathological examination of the operation materials belonging to these two cases, revealed intramural (first case) and submucosal (second case) lipoleiomyoma, both of which had a varying degree of adipose tissue and smooth muscle components. In leiomyoma cases, detection of other heterologous components alongside smooth muscle cells, is an uncommon event. Presence of an adipose tissue higher than 10%, should indicate lipoleiomyoma Daha fazlası Daha az

Surgeon performed intraoperative ultrasound guidance with real - time specimen scanning may allow selective cavity shavings to reduce positive margin rates

Çakmak, Güldeniz Karadeniz | Emre, Ali Uğur | Bahadır, Burak | Gençoğlu, Atalya

Bildiri | 2017 | BREAST32 , pp.55 - 58

WOS: 000397930400303

Safra kesesinde metaplazi, displazi ve karsinom dizgesi

Bahadır, Burak | Gün, Doğan Banu | Çolak, Sacide | Kertiş, Gürkan | Cömert, Mustafa | Özdamar, Şükrü Oğuz

Makale | 2007 | Akademik Gastroenteroloji Dergisi6 ( 1 ) , pp.25 - 29

Safra kesesinde çoğunlukla safra taşı varlığı ve kronik inflamasyonla ilişkili olarak görülen metaplastik değişiklikler karsinomatöz dönüşüm sürecindeki premalign lezyonların temsilcisi olabilirler. Bunun ötesinde olası bir metaplazi, displazi, karsinom zincirinin varlığı safra kesesi karsinomlarının gelişiminde önem taşıyabilir. Gereç ve yöntem: Çalışmamızda Mayıs 2001 ile Kasım 2006 tarihleri arasında Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde kronik kolesistit tanı sı ile izlenen ve kolesistektomi uygulanan 121 erkek ve 230 kadın hastanı n toplam 351 safra kesesi materyaline ait preparatlar metaplazi, displazi, karsinoma . . .in situ ve karsinom açısından tekrar değerlendirilmiştir. Bulgular: Saf antral tip metaplazi 81 olgu ile en sık görülen metaplazi tipi iken, 18 olguda intestinal metaplazi izlenmiştir. Sekiz olguda ise aynı anda antral ve intestinal metaplazi varlığı mevcuttur. Antral metaplazi bulunan 3, intestinal metaplazi izlenen 11, hem antral hem de intestinal metaplazi görülen olguların üçünde değişen derecelerde displazi belirlenmiştir. İntestinal metaplazi ve displazi izlenen 11 olgunun dördünde insidental karsinom saptanmıştır. Sonuç: Çalışmamızda safra keselerinde %30 oranında saptanan metaplazi varlığı metaplazinin oluşumunda rol oynayan en önemli etkenin safra taşı ve inflamasyon varlığına ikincil olarak gerçekleşen kronik doku zedelenmesi olduğunu göstermektedir. İntestinal metaplazilerin antral metaplazilerden gelişebilmesi, displaziye yol açarak karsinoma dönüşebilme olasılığı yanı sıra gerek kanserli dokularda gerekse kanser alanını çevreleyen mukozada metaplazi sıklığındaki yükseklik, bu değişiklik spektrumunun safra kesesi kanseri gelişiminde rol oynayabileceği görüşünü desteklemektedir. Metaplastic changes in the gallbladder commonly associated with cholelithiasis and chronic inflammation may represent premalignant lesions in the course of malignant transformation. Moreover, existence of a probable metaplasia-dysplasia-carcinoma sequence may bear importance in developing gallbladder carcinomas. Materials and methods: In this study, 351 cholecystectomy specimens of 121 male and 230 female patients with chronic cholecystitis seen from May 2001 to November 2006 in Karaelmas University Faculty of Medicine were re-evaluated in terms of metaplasia, dysplasia, carcinoma in situ and carcinoma. Results: While pure antral-type metaplasia was the most common metaplasia (81 cases), intestinal metaplasia was detected in 18 cases. Eight cases displayed coexistence of antral and intestinal metaplasia. Varying degrees of dysplasia were revealed in 3 cases with antral metaplasia, in 11 cases with intestinal metaplasia and in 3 cases with both antral and intestinal metaplasia. Incidental carcinoma was determined in 4 of the 11 cases with intestinal metaplasia and dysplasia. Conclusions: The occurrence of metaplasia, perceived as 30% in the current study, points out that chronic tissue injury secondary to cholelithiasis and chronic inflammation is the major factor contributing to developing metaplasia. In addition to the possibility of intestinal metaplasia developing from antral metaplasia, progressing to carcinoma by causing dysplasia, the high incidence of metaplasia in both carcinomatous components and surrounding mucosa supports the idea that this spectrum of changes may play a role in the development of gallbladder cancer Daha fazlası Daha az

Surgeon performed continuous intraoperative ultrasound guidance decreases re-excisions and mastectomy rates in breast cancer

Karadeniz Çakmak, Güldeniz | Emre, Ali U. | Taşçılar, Öğe | Bahadır, Burak | Özkan, Selçuk

Makale | 2017 | Breast33 , pp.23 - 28

Background Intraoperative ultrasound guided (IUG) breast conserving surgery (BCS) is being increasingly embraced by breast surgeons worldwide. We aimed to compare the efficacy of IUG-BCS for palpable and nonpalpable breast cancer with respect to margin status, re-excision rate, tissue sacrifice and cost-time analysis. Methods Intraoperative localization protocol includes intraoperative ultrasound prior to excision to localize the lesion and guide the initial resection. The excised specimen was then examined visually and by palpation and the specimen and cavity was examined with ultrasound. Frozen sections were obtained routinely fro . . .m a portion of all six faces of the resected specimen, and shaved cavity margins were sent for permanent histology. Results Of the 208 patients, 57.2% had nonpalpable tumors. The sensitivity of ultrasound localization was 100%. Negative margins were achieved in 92.43% of nonpalpable and 91.01% of palpable lesions at initial procedure. The involved margins were correctly identified by the surgeon via specimen sonography in 95.4% of cases. Final positive margin rate was 2.4%. Calculated resection ratio and time analysis revealed nothing significant. Conclusion IUG-BCS is an invaluable and effective modality for obtaining clear surgical margins with optimum resection volumes and reducing re-operations. Furthermore, by means of this algorithm, in case of shaving cavity margins of the tumor bed for permanent analysis, frozen section evaluation might be omitted. © 201 Daha fazlası Daha az

Her-2/neu status in breast carcinoma: Correlation of gene amplification by FISH with immunohistochemistry

Bahadır, Burak | Gün, Banu Doğan | Bektaş, Sibel | Çolak, Sacide | Kertiş, Gürkan | Özdamar, Şükrü Oğuz

Bildiri | 2007 | VIRCHOWS ARCHIV451 ( 2 ) , pp.211 - 211

WOS: 000249454600284


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.