Çiçek, Aycan Sağlam | Topçu, Çağla
Makale | 2015 | Kalem Uluslararası Eğitim ve İnsan Bilimleri Dergisi5 ( 1 ) , pp.171 - 210
Bu araştırmada, 9. sınıf rehberlik programının etkililik seviyesine ilişkin öğrenci görüşleri belirlenmeye çalışılmış ve bu görüşler 9. sınıf öğrencilerinin cinsiyet, okul türü, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu ve okuldaki rehber öğretmen sayısına göre karşılaştırılmıştır. Çalışmada tarama modeli benimsenmiş olup Zonguldak il merkezine bağlı ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören 488 lise öğrencisine araş- tırmacı tarafından geliştirilen veri toplama aracı uygulanmıştır. Faktör analizi sonucunda beş alt boyuttan oluşan ölçeğin güvenirlik düzeyi 0.962 olarak bulunmuştur. Toplanan veriler normal dağılım göstermediği için paramet . . .rik olmayan testlerden Mann Whitney U ve Kruskal-Wallis H testleri uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, 9. sınıf öğrencileri rehberlik programında yer alan eğitsel, meslekî ve kişisel rehberlik hizmetlerini kısmen etkili bulmaktadırlar. Anadolu öğretmen lisesi öğrencileri diğer lise öğrencilerine göre, uygulanan rehberlik programını daha yararlı bulmaktadırlar. Ayrıca anne-baba eğitim durumlarına göre de rehberlik programını etkili ve yararlı bulma durumları farklılık göstermektedir. Hizmetlerin yeterlilik seviyesinin yükseltilebilmesi için; okullardaki rehber öğretmen sayısı ile rehberlik etkinliklerine ayrılan süre arttırılabilir. Ayrıca okuldaki idareci ve öğretmenlere rehberlik bilinci kazandıracak hizmet içi eğitimler düzenlenerek, rehberlik programlarından üst seviyede fayda sağlanabilir In the present study, ninth grade students’ opinions about the effectiveness of guidance programs were gathered and examined in respect to the following variables: gender, school-type, mother-father education level, the number of guidance teachers at the school. Adopting a survey research design, a data collection instrument developed by the researcher was applied to 488 high school students from the city center of Zonguldak. The factor analysis yielded a five-factor solution and the reliability coefficient of the scale was found to be 0.962. Since the normality assumption was violated, non-parametric tests (Mann-Whitney U tests and Kruskal-Wallis H tests) were conducted. Research findings showed that 9 th grade students found the educational, vocational, and personal guidance services as somewhat effective. Students from the Anatolian teacher high schools found the implemented guidance programs more beneficial compared to other high school students. Moreover, student’ perceptions of effectiveness of the guidance programs differ by mother-father education level. In order to increase the effectiveness of the programs, the number of guidance teachers and the amount of time spent for the guidance services may be increased. In addition, providing in-service training to school administrators and teachers would enhance the effectiveness of the guidance programs Daha fazlası Daha az
Akçın, Hakan | Azar, Ali
Makale | 1998 | Harita Dergisi65 ( 119 ) , pp.45 - 57
Jeodezik hesaplamalar, genellikle stokastik değişkenlerin gözlenmesi üzerine dayandırılır. Ölçülerdeki rastlantısal hataların hesaplanacak değişkenler üzerine etkisi, bilinmeyenlerden daha fazla ölçü yapılarak kontrol edilebilir. En küçük kareler kestirimi, ölçüler normal dağılımda olduğu zaman en güvenilir sonucu vermesine karşın, normal dağılımdan sadece bir ölçünün sapması ile sonuç bozulur. Böylece uyuşumsuz ölçü testlerinin uygulanması, birden fazla uyuşumsuz ölçünün olması durumunda zorlaşır. Bu yazıda kollokasyon ile jeoid belirlemede filtreleme aşamasında, uyuşumsuz ölçülerin robust kestirimi ile belirlenmesi örnek bir uygul . . .ama ile anlatılmış ve t-testi ile olan farklar incelenmiştir. Geodetic computations are usually based on accounting for stochastic variables. The effect of measurements on the variables to be computed can be determined by having more measurements than unknowns. Although least squares estimation gives the most reliable results when measurements are at normal distribution, the results become corrupted when only a measurement outliers the normal distribution. Thus, the application of outlier detection test to the measurements becomes rather difficult in the presence of more than one outlier. In this paper; the detection of outliers with robust estimation is explained as far as geoid determination with collocation during filtering is concerned and a case study is presented and, also differences between t-test and robust estimation are examined Daha fazlası Daha az
Aydın, Şenay | İrget, M. Eşref | Karakurt, Rıfat | Tutam, Murat | Çakıcı, Hakan
Diğer | 2000 | ANADOLU Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Dergisi10 ( 2 ) , pp.139 - 157
Bu araştırma Bartın ilinde yetiştirilen fındık bahçelerinin beslenme durumu ve toprak bitki ilişkilerini ortaya koymak amacı ile yapılmıştır. Bu amaçla 14 bahçeden toprak ve yaprak örnekleri alınarak analiz edilmiştir. İncelenen toprakların %35,71'inde toplam azot; %57'sinde alınabilir P, %50'sinde alınabilir K, %7,14'ünde Ca ve Mg, %14,29'un da ise alınabilir Zn açısından yetersizlik bulunabileceği belirlenmiştir. İncelenen fındık bahçelerinden alman yaprak örneklerinin analiz sonuçlarına göre bahçelerin büyük çoğunluğunda N, P ve K açısından yetersiz beslenmenin söz konusu olabileceği belirlenmiştir. This study was carried out in . . .order to determine the plant nutrition ofhazelnut plantations of Bartın province and the relationships between the soil and plant. For this purpose, the samples of soil and leaf taken from 14 plantations were analyzed. It was determined that the deficiencies for nutrition with total N in 35.71%, available P in 57.00%, available K in 14.29% of all soils studied could be existed. According to results obtained from analyses of leaf samples taken from hazelnut plantations studied, it was found that inadequate nutrition appeared in majority for N, P and K Daha fazlası Daha az
Aydın, Şenay
Makale | 1999 | ANADOLU Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Dergisi9 ( 1 ) , pp.131 - 140
Bu çalışmada, tarla koşullarında yetiştirilen Rio-Grande salçalık domates çeşidinde, beşer farklı N, P, ve K'lu gübre dozlarının, meyvenin Ca, Mg ve Na ve mikro element (Fe, Zn, Cu ve Mn) içeriklerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Azot dozları; O, 8, 16, 24, 32 kg/da N: fosfor dozları; O, 4, 8, 12, 16 kg/da P£>s , potasyum dozları; O, 8, 16, 24, 32 kg/da KıO olarak, her denemede diğer iki besin elementi N=24kg/da, P2Os=12kg/da ve K]O=24kg/da olmak üzere sabit miktarlarda uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre; artan N'lu gübre uygulamaları karşısında meyvenin Mg içeriğinin düştüğü, artan P'lu gübre uygulamalarının Ca, M . . .g ve Na içeriğini artırınadığı ve artan K'lu gübre uygulamalarının ise bu üç makro elementi azattığı saptanmıştır. Ayrıca, N, P ve K dozlanndaki artışın meyvedeki mikro element içeriklerinde önemli artışlar oluşturmadığı belirlenmiştir. The study was conducted to determine effects of nitrogen, phosphorus and potassium fertilizers of different levels (0, 8, 16, 24, 32kg/daN;0, 4, 8, 12, 16kg/daP2Os and 0, 8, 16, 24, 32kg/daK2O) on the contents of some macro elements (Ca, Mg and Na) and micro elements (Fe, Zn, Cu and Mn) in field conditions. When one fertilizer was applied in levels, the other two were in constant amounts (N=24, Pfis=12, K2O=24 kg/da). Based on the results, it was noted that the content ofMg was decreased by increasing N doses, increased? doses didn't rise the contents ofCa, Mg andNa but increasing K doses caused to decrease levels of these macro elements in fruit. In addition, it was observed that the increases in the doses ofN,P and K didn 't produce the important increases in the contents of micro elements in fruit Daha fazlası Daha az
Köken, Ekin
Makale | 2013 | İstanbul Yerbilimleri Dergisi26 ( 2 ) , pp.73 - 81
Uzunayak madenciliğinde kömür çevre kayaçlarının deformasyon modülü, yalancı tavan katılığının kestirilmesi ve yalancı tavanın yükler altındaki davranışı hakkında önemli bilgiler vermesi sebebiyle oldukça önemli bir büyüklük olarak kabul edilmektedir. Yeraltından uygun kaya numunelerin alınmasının zor olması ve statik elastik sabitler deney düzeneğinin genellikle kömür işletmelerinde bulunmaması sebebiyle kömür çevre kayaçlarının deformasyon modülü yapılması kolay, tekrarlanabilirliği yüksek ve ekonomik kaya mekaniği deneyleri ile kestirilebilir. Bu çalışmada Zonguldak Taşkömürü Havzası'ndaki kömür çevre kayaçlarının deformasyon mod . . .ülünün analitik olarak kestirilmesi için kömür çevre kayaçlarının porozitesi ve tek eksenli basınç dayanımı gibi elde edilmesi nispeten kolay deney verilerinden yararlanılmıştır. Böylece deney verilerinin en küçük kareler yöntemi ile irdelenmesi sonucunda birkaç görgül bağıntı önerilmiştir. Önerilen görgül bağıntılardan elde edilen deformasyon modülü değerleri laboratuvar çalışmalarından elde edilen deneysel veriler ile karşılaştırılmış ve ortaya çıkan sonuçlar tartışılmıştır. Önerilen görgül bağıntıların uygunluğu ise ki kare (x2) uygunluk testi ile irdelenmiştir. Ki kare testlerine göre tek değişken içeren görgül bağıntıların geçerli olmadığı buna karşın iki değişkenli görgül bağıntının G = 0,9 mertebesinde geçerli olduğu görülmüştür. Ayrıca ilgili mühendislerin pratik olarak kullanması için kömür çevre kayaçlarının deformasyon modülünü kestirmeyi amaçlayan bir yüzey modeli geliştirilmiştir. Sonuç olarak, kömür çevre kayaçlarının deformasyon modülünün iki değişkenli görgül bağıntı ile yeterli güvenilirlikte kestirilebileceği görülmüştür The deformation modulus of the coal measures rocks in longwall mining is acknowledged as a crucial quantity owing to estimating the stiffness of the immediate roof and the behavior of the immediate roof under loads. Hence difficulties obtaining proper rock samples from underground and generally lacking of the static elastic testing apparatus in the coal corporations, the deformation modulus of the coal measures rocks can be estimated with the help of easily performable, highly repeatable and economic rock mechanics tests. To estimate the deformation modulus of the coal measures rocks in Zonguldak Hardcoal Basin, some experimental data which are free for the taking such as porosity and uniaxial compressive strength are practiced upon. So several empirical formulae are proposed by scrutinizing the experimental data with least squared approximation method:The deformation modulus values obtained from the proposed empirical formulae are compared with the experimantal data obtained from the laboratory studies and the generated results are discussed. The convenience of the proposed empirical formulae is scrutinized via chi-squared (x2) compliance test. According to the chi-squared tests it is seen that the proposed empirical formulae which involve one variable are not valid, whilst the empirical formula with two variables is valid in the order of G = 0,9. Furthermore, a surface model aimed to estimate the deformation modulus of coal measures rocks is developed to practically use by the relevant engineers. It is concluded that the deformation modulus of the coal measures rocks could be estimated with sufficient reliability by the proposed empirical formula with two variable Daha fazlası Daha az
Demir, Ayça Gürdal
Makale | 2014 | Kebikeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi0 ( 37 ) , pp.183 - 208
Bu çalışmanın konusunu, zorbalık ve kötülük arası ilişki oluşturmaktadır. Çocuklar dünyasında inşa edilen ve failleri ile kurbanlarının çocuklar olduğu zorbalık, güçlü çocukların zayıf çocuklara zarar verme amacı ile uyguladıkları niyetli zorba eylemleri içeren bir olguya işaret etmektedir. Eğer zorba çocuklar kötü bir çocukluk imgesini üreten fail çocuklarsa ve zorbalık kötü bir eylem biçimi ise kötülük ile zorbalığın hangi noktalarda ilişkilendirilebilece- ğini ortaya koymak bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Zorbalığın kötü olduğuna ilişkin bir önyargımız olmakla birlikte bu çalışma, kötülük gibi bir kavramı zorba çocuklarla . . .kolayca veya taken-for-granted biçimde özdeşleştirmeme kaygısıyla oluşturulmuştur. Bir başka deyiş- le zorba çocukları kötülük ve kötü kavramlarının sınırları içine mutlak biçimde hapsetmeme gerekliliğine ilişkin bir hassasiyeti taşımaktadır. Zorbalığın ve zorbalık üzerinden üretilen kötülüğün sosyal bir etkileşim ağı oluşu, zorbalar ve kötülük arası ilişkinin karmaşık, değiş- ken ve göreli olmasına yol açmakta, kolaycı açıklamaların tuzağına düşme riskine karşı uyarı niteliğini barındırmaktadır. Çalışma, zorbalığın üç önemli karakteristiği olan “amaçlılık”, “asimetrik güç” ve “süreklilik” kriterleri ile zorbaların kurbanları iken daha sonra kendileri de birer zorba haline gelen “proaktif kurbanlar” temelinde ele alınmıştır. The subject of this study is the relationship between bullying and the evil. Bullying is constructed in a children world where children are both the victims and the perpetrators of bullying. Bullying indicates malicious actions applied by strong children to weak kids with a purpose of harming. If bullies are the perpetrator children who create evil childhood image, and if bullying is a bad form of action, the aim of this study is to show how we can make a relation between evil and bullying. Although we have a bias that bullying is bad, this study bears in mind the concern not to label the bullying children as evil easily or stereotypically. In other words, this study argues that bullying children are not necessarly supposed to be defined within the concept of evil. As bullying and evil generated through bullying is a social interaction network, the relation between the bullies and evil is a complex, variable and relative one, thus this is a warning for the researches not fall into the trap of easy and taken-for-granted explanations. As a result this study focuses on “proactive victims” who were once the victims of bullying but then have become bullies themselves based on three important characteristics of bullying, that is to say “intentionality”, “asymmetric power” and “sustainability” Daha fazlası Daha az
Aydın, Şenay | İrget, Mehmet Eşref | Karakurt, Rıfat
Diğer | 2000 | ANADOLU Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Dergisi10 ( 1 ) , pp.108 - 121
Bu çalışmada, Bartın ili ve çevresinde çilek yetiştiriciliğinin yoğun şekilde yapıldığı alanları temsilen seçilen 30 plantasyondan alınan toprak ve yaprak örnekleri materyal olarak kullanılmıştır. Toprak örneklerinde bazı fiziksel ve kimyasal analizler (pH, CaCOj, elektriki geçirgenlik, organik madde ve bünye, N, P, K, Ca, Mg ve Na), yaprak örneklerinde de makro besin elementleri (N, P, K, Ca, Mg ve Na) analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçları, ilgili referans değerleri ile karşılaştırılarak toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleri açısından çilek yetiştiriciliğine uygunlukları ile bitkilerin beslenme durumları incelenmiş, istat . . .istiki değerlendirmeler ile de mevcut toprak-bitki ilişkileri araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, plantasyonların % 56,6'sında N, tamamında Pve% 43,3 'ünde ise K ile beslenme açısından yetersizlik olabileceği belirlenmiştir. In this study, soil and leaf samples were used as material, which were taken from 30 selected plantations representing the areas which strawberry was intensively grown in Bartın province: Some physical and chemical analyses (pH, CaCO},, electrical conductivity, organic matter and texture) were made in only soil samples but macro elements analyses (N, P, K, Ca, Mg and Na contents) were done in both soil and leaf samples. The suitability of soils for physical and chemical characteristics to strawberry growing and the cases for nutrition of plants were studied, comparing the results of analyses with reference values. In addition, the present relationships between soil and plant were investigated by statistical evaluations. According to the results obtained from this research, it was determined that the deficiencies for nutrition with N in 56,6 % of plantations, with P in all plantations and with K in 43,3 % of plantations could be existed Daha fazlası Daha az
Meydan, Hasan
Makale | 2017 | BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ4 ( 2 ) , pp.133 - 156
Bu çalışmada son dönem Osmanlı ulemasından Bandırma ve Karamürsel Naibi Abdullah Şevket’in ahlak ve eğitime ilişkin görüşlerinin tanıtılması ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Necatul Mükellefin ve Ahlak-ı Dini isimli iki eserin yazarı olan müellifin fıkıh, akaid, hadis ve edebiyat/şiir konularında yetkin olduğu görülmektedir. Fikirlerinde ehlisünnet geleneğine ve bu geleneği temsil eden âlimlerin görüşlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Ahlakı insanın yaratılışından gelen içsel bir mevhibe olarak gören Şevket’e göre terbiye işi bu içkin mevhibeyi açığa çıkartmaktan ibarettir. Ona göre güzel ahlakı belirleyen dinin emir ve nehiyleridir. G . . .üzel ahlaka insanı sevk eden motivasyonsa Allah rızası, Allah korkusu, cennet veya cehennem düşüncesidir. Ahlaki terbiyenin yol ve yöntemleri konusunda ise edep ahlakı ve tasavvuf terbiye geleneğinden yoğun şekilde istifade etmektedir. In this study, it is aimed to introduce and evaluate the moral and educational views of Bandırma and Karamürsel’s Vice Kadi (Naib) Abdullah Şevket from the Ottoman period. It is understand that the author of two works named “Necatul Mukellefin and Ahlak-i Dini”, is competent in the subjects of fiqh, akaid, hadith and literature/poetry. In his thoughts he is closely linked to ideas and traditions of Ehl-i Sunnah (Followers of Sunnah) and opinions of scholars representing this tradition. According to Şevket, who sees morality as an inner capability coming from the creation of man, the work of education is to reveal this capability. According to him, religious orders and prohibitions that determine good moral values. The factor that motives the human beings to morality is the inspiration of God, the fear of God, the thought of heaven or hell. In terms of the ways and methods of moral education, he extensively uses traditional Islamic moral education concepts and Sufism Daha fazlası Daha az
Karabulut, Hasan | Çıtak, Ramazan | Çinici, Hanifi
Makale | 2013 | Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi28 ( 3 ) , pp.635 - 643
Bu çalışma, Al+%10Al2O3 kompozitlerin mekanik alaşımlama (MA) yöntemi ile üretilerek eğme dayanım (TRS) özelliklerinin belirlenmesini içermektedir. Bu amaçla, Al ve Al2O3 tozları 2, 4, 6, 8 ve 10 saat süreyle mekanik alaşımlama işlemine tabi tutulmuş ve MA sonrası tozların tane boyut ölçümü ve SEM analizi yapılmıştır. Tozlar tek eksenli preste 700 MPa basınçla sıkıştırılarak blok numuneler haline getirilmiştir. Blok haline getirilen numuneler 600 °C sıcaklıkta 1 saat süreyle sinterlenmiştir. Ardından numunelerin sertlik değerleri, yoğunluk değerleri ve TRS dayanımları belirlenmiştir. Yapılan deneysel çalışmalar sonucunda, mekanik al . . .aşımlama süresinin artmasıyla toz tane boyutlarında ve yoğunlukta azalma, sertlik ve eğme dayanımlarında artış meydana geldiği tespit edilmiştir. In this study, Al +% 10Al2O3 composites produced by mechanical alloying (MA) method, transverse rupture strengths (TRS) includes determination of the characteristics. For this purpose, Al and Al2O3 powders was carried out to mechanical alloying process for 2, 4, 6, 8 and 10 hours. Size of the powder and SEM analyses of particles were done. Powders were pressed under 700 MPa pressure in one direction. The samples were sintered at 600 °C in flowing Ar atmosphere for one hour. Then, hardness, density, porosity and transverse rupture strengths (TRS) of sintered composites were determined. As a result of the experimental studies, it was determined that powder dimension was decreased with increased the duration of MA. It has also been determined that mechanical alloyed samples had lower density but also high hardness and TR Daha fazlası Daha az
Abdikan, Saygın | Arıkan, Mahmut | Balık, Füsun Şanlı | Çakır, Ziyadin | Kemaldere, Hüseyin
Makale | 2013 | Harita Dergisi79 ( 149 ) , pp.1 - 6
Zonguldak şehri Türkiye’ nin tek ve en büyük yeraltı taşkömürü maden alanı üzerine kurulmuştur. Bu bölgede 19. yüzyılın ortalarından bu yana taşkömürü madeni çıkarılmaktadır. Sürekli ve yoğun bir şekilde düzenlenen madencilik aktiviteleri nedeniyle yer yüzeyinde geniş alanları etkileyen yer yer çökmeler meydana gelmiştir. Bölgedeki çökmeler açısından birer risk unsuru olan yerleşimlerin varlığı bu alanlarda bulunmaları dolayısıyla büyük bir tehlike altındadır. Bu deformasyonların izlenmesinde klasik jeodezi yöntemleri yeterli olmamakta, uzun süreli ve sürekli ölçümler yapılamamaktadır. Bu çalışmada alternatif bir yöntem olarak doğru . . .ltu boyunca meydana gelen deformasyonun belirlenmesinde SAR interferometri (InSAR) yöntemi kullanılmıştır. 1993 ve 2001 yılları arasında alınmış Avrupa Uzaya Ajansı’na (ESA) ait 21 ERS 1/2 uydu görüntüleri kullanılmıştır. StaMPS yazılımı ile sabit saçıcılar (Persistent Scatterers: PS) tekniği kullanılarak Kozlu bölgesi şehir alanında ortalama yer değiştirme hızı 7-8 mm/yıl olarak belirlenmiştir. 7.5 yıl sonucunda ortaya çıkan zemin hareketi değeri ise 50-65 mm olarak belirlenmiştir. Zonguldak city was settled down on the largest and unique hard coal mining source of Turkey. Mining activities have been continued since the mid of 19th century. Constant and intense underground mining caused heavy damage on the Earth surface. Long term measurement of this subsidence is not sufficient with conventional geodetic methods. In this study we used SAR Interferometry (InSAR) as an alternative method. 21 Single Look Complex (SLC) ERS images are acquired between 1993 and 2001 for the process. Persistent Scatters Interferometry (PSI) implementation of StaMPS software is applied to extract deformation rate. In Kozlu town of Zonguldak deformation velocity is estimated 7-8 mm/year over urbanization. The analysis of 7.5 years of data indicates 50-60 mm ground subsidence in the region, which is computed using time series analysis Daha fazlası Daha az
Kopaç, Türkan
Makale | 1996 | Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dergisi11 ( 1 ) , pp.65 - 82
Basınç Değişimli Adsorpsiyon (BDA) gaz karışımlarının ayırımı için yaygın olarak kullanılan bir prosestir. Bu proseste gaz karışımlarının bileşenlerinin tersinir ve seçici adsorplanması için sabit yataklar kullanılır. Bir BDA çevriminin başlıca basamakları her tür çevrim için genellikle ortak olan basınçlandırma, ürün alma ve basınç düşürülmesi basamaklarıdır. Gazların ayırımı purge veya geri besleme gibi birtakım ek basamakların ilavesiyle artırılabilir. Bu proseste birbiri peşi sıra çalışarak sürekli bir ürün temini sağlayan yataklar toplam basıncın düşürülmesiyle kısmen rejenere edilirler. Bir gaz karışımının reaksiyonu ve basınç . . . değişimli ayırımını içeren reaktöre Basmç Değişimli Reaktör (BDR) adı verilir. Tasarımı operasyonu için genel çevrim konfigürasyonlarının mümkün olduğu iki-yataklı basınç değişimli adsorpsiyon prosesine dayanmaktadır. Her bir yatak bir veya daha fazla bileşenin veya reaksiyon ürününün adsorplanması için seçici bir adsorbent ve reaksiyon için aktif bir katalizör karışımı ile doldurulmuştur. Bu çalışmada, basınç değişimli reaktörde dehidrojenasyon tipi bir reaksiyon için adsorplanan faz ve gaz fazı arasında doğrusal yürütücü kuvvet yaklaşımı gözönüne alan bir model sunulmuştur. Basit çevrim için model denklemlerinin çözümü ile bileşenlerin reaktör uzunluğu boyunca çeşitli noktalarda zamana göre konsantrasyon profilleri elde edilmiştir. Basınçlandırma, ürün çıkışı ve basınç düşürme basamakları için beklenen konsantrasyon değişimleri elde edilmiştir. Pressure Swing Adsorption (PSA) is a widely used process for the separation of gas mixtures. In this process fixed beds are used to retain selectively and reversibly adsorption of specific components of the feed mixture. The main steps of PSA common to almost all cycles are the pressurization, product release and depressurization steps. The separation is improved by including additional steps such as purge and backfill steps. In this process the beds which are operated out of phase causing a continuous supply of product from each bed are regenerated in part by the reduction of the total pressure. A novel reactor which combines simultaneous pressure swing separation and reaction of a gas mixture is called a Pressure Swing Reactor (PSR). The design is based on a conventional two-bed PSA process in which most of the usual cycle configurations for operation are possible. Each bed contains a mixture of an active catalyst for reaction and a selective adsorbent for adsorption of one or more of the reaction species. In this work a mathematical model of a PSR for dehidrogenation type of a reaction which takes into account a linear driving force between the adsorbed and gas phases is presented. By the solution of the model equations for a simple cycle, the concentration profiles of the components with respect to time at various points along the length of the reactor were obtained. The expected variations in concentration were obtained for the pressurization, product release and the depressurization steps Daha fazlası Daha az
Salamcı, Elmas
Makale | 2004 | Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi17 ( 2 ) , pp.153 - 171
Bu makalede sprey döküm yöntemi incelendi. Sprey dökümün özet olarak tarihsel gelişimi ve proses hakkında bilgi verildi. Daha sonra sprey dökümle üretilmiş alaşımların metalurjik özellikleri, proses parametreleri ve sprey döküm yönteminin katılaşma mekanizması detaylı olarak tartışıldı. Son olarak bazı sprey dökülmüş Al-Zn-Mg-Cu alaşımlarının mikroyapı ve mekanik özellikleri verildi ve bu sonuçlar geleneksel döküm yöntemi ve toz metalurjisiyle üretilmiş 7xxx serisi alüminyum alaşımlarının özellikleri ile kıyaslandı. This paper is designed to provide a basic review of spray casting. A brief overview of the historical development of s . . .pray casting and the description of plant and equipment have been given. Following metallurgical characteristics of spray formed alloys, process parameters and solidification mechanism of spray deposition have been discussed in detail. Finally, microstructure and mechanical properties of the selected spray cast Al-Zn-Mg-Cu alloys have been presented and compared with conventionally and powder metallurgy processed 7xxx aluminium alloys Daha fazlası Daha az