Koç, Selçuk | Saıdmurodov, Shukhrat
Article | 2018 | Ege Akademik Bakış18 ( 2 ) , pp.321 - 328
Enerji sektörü her ülkenin ekonomik büyümesi ve kalkınmasında önemli rol almaktadır. Bu nedenle, enerji sektörün yapısı ve işleyişi önemlidir. Yenilenebilir enerji kaynakları, sürekli devam eden doğal olarak var olan enerji akışından elde edilen enerjidir. Orta Asya ülkelerinde yenilenebilir enerji kaynaklarından biri hidroelektrik enerjisidir ve bu sektörün gelişimi için bölge ülkelerinin zengin hidroelektrik kaynaklarından istifade edilmesine bağlıdır. Enerji tüketimi sosyo-ekonomik kalkınma göstergelerinden birini oluşturmaktadır. Enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki ile ilgili çok geniş bir literatür mevcuttur. B . . .u çalışmada genel literatürden farklı olarak, üçüncü bir değişken olarak doğrudan yabancı yatırımı (DYY) da eklemiştir. Bu çalışmada, 1992-2014 yılları arası yıllık verilerini kullanarak Orta Asya (Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan) Cumhuriyetlerinin elektrik enerjisi, DYY ve ekonomik büyüme ilişkisini, panel verisi kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular doğrudan yabancı yatırımdan hem ekonomik büyümeye hem de elektrik enerji tüketimine doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi mevcut olduğu ancak ekonomik büyüme ile elektrik enerji tüketiminden doğrudan yabancı yatırıma doğru bir nedensellik olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. The role of the energy sector in the economic growth and development of countries is not questionable. Thus, this sector process and structure are very important. The renewable energy resources are energies obtained from the continuous energies occurring naturally. In the Central Asian countries, the hydro electrical energy is one of the renewable energy resources, and it should be utilized by these countries to improve this sector. Energy consumption is one of socialeconomic development indicators. There are so many literatures about the relationship between energy consumption and economic growth. Unlike previous literatures, in this study FDI has been added as a third variable. In this study, whether or not FDI increases the economic growth and then economic growth increases energy consumption, will be analyzed by using time series methods analysis. Moreover, these relationships will be analyzed in five Central Asian (Kazakhstan, Kyrgyzstan, Tajikistan, Turkmenistan and Uzbekistan) countries during period 1991 to 2014. In this study, stationarity of series is formed and Johansen Cointegration test is utilized to see whether or not series are moving together in the long term Daha fazlası Daha az
Özer, Hasan | Sever, Semra
Article | 2018 | Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi13 ( 1 ) , pp.141 - 155
İnsanoğlu yaratıldığından bu yana evreni anlamaya çalışmış ve bunun bir sonucu olarak birçok varsayım ortaya çıkmıştır. İnsanoğlunun evreni anlama ve anlamlandırma çabası astronomi bilimini ortaya çıkarmıştır. Bu makalede Osmanlı?nın tanınmış astronomlarından olan Muvakkit Mustafa?nın Teshilü?l- Mikat adlı eseri ışığında İslam?da, Türklerde ve Osmanlılarda astronomi bilimi hakkında bilgilere yer verilecektir. Muvakkit Mustafa bin Ali, İslamiyet açısından son derece önemli bir konu olan zaman tayini noktasında yaptığı çalışmalarla tanınan bir bilim insanıdır. Ali?nin Teshilü?l-Mikat adlı eseri, Osmanlı Türkçesi ve Eski Anadolu Türkçe . . .si dönemlerinin özelliklerini yansıtması ve dönenim söz varlığını barındırması bakımından gayet önemli bir değer taşımaktadır. Çalışma boyunca müellif ve eserleri incelenerek tanıtılmaya gayret edilecektir. Humankind has tried to understand the universe since its creation, thus many hypothesis have emerged. The struggle of mankind to understand and make sense of the universe have caused the science of astronomy to exist. In this article, information about the astronomy will be provided in the light of the famous astronomer of the Ottoman Empire, Mtakkil Mustafa's Teshilü'l-Mikat and information about astronomy in Islam, Turks and Ottomans will be given. Muvakkit Mustafa bin Ali is a scientist well-known for his work in the determination of time, which is a very important subject for Islam. Ali's work, Teshilü'l-Mikat, is a very important value in terms of reflecting the characteristics of Ottoman and Old Anatolian Turkic periods and hosting the vocabulary of the era. Throughout the study, the authors and their works will be examined and tried to be introduced Daha fazlası Daha az
Yıldız, Berk
Article | 2018 | Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi6 ( 2 ) , pp.219 - 224
The aim of this study is to determine the effecting factors on the profitability of companies rated by the SKYTRAX as the best air transportation companies in Europe in the period of 2006-2015. Through this aim, asset turnover, equity turnover and fixed-asset turnover factors defined as activity ratios; leverage, debt and long-term debt to capitalization factors which are detected as the capitalization ratios on profitability is analyzed with panel data method. Empirical findings point out that the factors related to capitalization ratios namely; leverage and long-term debt to capitalization significantly affect profitability negati . . .vely; while one of the activity factors namely equity turnover ratio has statistically a positive effect on profitability. Additionally, asset turnover seems to have a negative effect on profitability. Bu çalışmanın amacı, bir derecelendirme kuruluşu olan SKYTRAX tarafından Avrupa’nın en iyi havayolu şirketleri arasında gösterilen firmaların aktif karlılıklarına etki eden faktörlerin 2006-2015 dönemine ilişkin veriler kullanılarak tespit edilmesidir. Bu amaçla faaliyet oranlarını temsilen; aktif devir hızı, özsermaye devir hızı ve sabit varlık devir hızı oranları; finansal yapıya ilişkin oranları temsilen de; uzun vadeli borçların kapitalizasyon oranı, borçlanma oranı ile kaldıraç oranı panel veri yöntemiyle analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, finansal yapı oranlarını temsil eden kaldıraç oranı ve uzun vadeli borçların kapitalizasyona oranının aktif karlılığı üzerinde anlamlı ve negatif yönlü bir etkisi olduğu, faaliyet oranlarından biri olan özsermaye devir hızının ise çalışmaya ilişkin şirketlerin aktif karlılıkları üzerinde pozitif yönlü bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, diğer bir faktör olan aktif devir hızı oranının havayolu taşımacılık şirketlerinin karlılıkları üzerinde istatistiki olarak anlamlı ve negatif yönlü bir etkisinin bulunduğu da elde edilen bulgular arasındadır Daha fazlası Daha az
Çevik, Emrah İsmail | Yıldırım, Durmuş Çağrı
Article | 2018 | Ege Akademik Bakış18 ( 1 ) , pp.31 - 46
Bu çalışmada TCMB tarafından uygulanan para politikası tercihleri ile işsizlik oranları arasındaki ilişki 1999 ile 2014 dönemi için analiz edilmektedir. Çalışmamızda para politikası kuralı olarak Taylor kuralı dikkate alınmış ve Markov rejim değişim modeli kullanarak aktif ve pasif para politikasının uygulandığı dönemler belirlenmiştir. Ardından, eğilim skoru eşleştirme yöntemi kullanarak, para politikasının aktif olarak uygulandığı dönemlerde işsizlik oranlarının daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sonuçlar, TCMB’nin ekonomik istikrarı sağlaması açısından para politikası tercihlerinde enflasyon oranının yanında çıktı açığın . . .ı dikkate alan politika karmasını tercih etmesinin uygun olacağı anlamına gelmektedir. The aim of this study is to examine the relation between CBRT’s monetary policy preferences and unemployment rates for the periods of 1999-2014. We consider Taylor rule as a monetary policy rule and employ Markov regime-switching model to determine the periods of “active” and “passive” monetary policy regimes. After that, we find higher unemployment rates in the periods of active monetary policy regime by using propensity score matching. These findings suggest that the CBRT should conduct monetary policy mix where it is considered not only inflation rates but also output gap to provide economic stability Daha fazlası Daha az
Aydemir, Sibel
Article | 2018 | Turkish Studies (Elektronik)13 ( 18 ) , pp.207 - 223
Bu çalışmanın amacı; çalışanların mesleğe bağlılık düzeyleri ile işe adanmışlık düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını belirlemek, eğer anlamlı bir ilişki var ise çalışanlarda gelişen mesleki bağlılığın işe adanma üzerindeki etkisini saptamak ve işe adanmışlığın demografik faktörlere göre farklılık durumlarını istatistiki olarak incelemektir. Bu amaca bağlı olarak Karabük ilindeki Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde çalışmakta olan 192 işgörenden anket yöntemiyle veri elde edilmiştir. Elde edilen bu veriler SPSS programı ile değerlendirilmiş, güvenilirlik, frekans, korelasyon, basit doğrusal regresyon, Kruskal Wallis H . . . ve Mann-Whitney U testleri ile analiz edilmiştir. Gerçekleştirilen analizler sonucunda; çalışanların mesleki bağlılık düzeyleri ile işe adanmışlıkları arasında çok yüksek seviyede ve pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu, işe adanmışlık düzeyindeki değişimin %68,7’sini mesleki bağlılıktaki değişimin açıkladığı, çalışanların mesleklerine olan bağlılık düzeylerindeki 1 birimlik artışın işe adanmışlık üzerinde 1.530 birimlik bir artışa neden olduğu belirlenmiştir. Gerçekleştirilen farklılık analizleri sonucunda; işe adanmışlığın cinsiyete, yaşa, eğitim durumuna ve iş deneyimine göre anlamlı bir farklılık göstermediği, gelir düzeyi ve faaliyet alanına göre ise anlamlı bir farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Buna göre; 1000-2000TL ile 2001-3000TL arasında gelire sahip olanlarda ve ulaştırma ve depolama alanında çalışanlarda işe adanmışlığın en yüksek seviyede olduğu saptanmıştır. The purpose of this study is to determine whether there is a meaningful relationship between employees’ level of commitment to the job and their level of work engagement and if there is a meaningful relationship, then the aim is to determine the impact of their professional engagement on the job commitment and to statistically examine the cases where the commitment to work differs according to the demographic factors. In accordance with this aim, data were obtained from 192 employees working in Small and Medium Sized Enterprises in Karabük. The obtained data were evaluated by SPSS program and analyzed by reliability, frequency, correlation, simple linear regression, Kruskal Wallis H and Mann-Whitney U tests. According to the result of analysis; it has been found that there is a significant relationship between the level of professional engagement of employees and their commitment to work at a very high level and positive direction, 68.7% of the change in job commitment is due to change in the level of engagement to work and a 1-unit increase in the level of employees' work engagement leads to a 1.530-unit increase in their professional commitment. The result of the difference analysis demonstrated that commitment to work did not show any significant difference according to sex, age, educational status and work experience, but showed a significant difference according to income level and field of sector. Thus; it has been determined that those who have an income between 1000-2000 TL and 2001-3000 TL and those who work in transportation and storage are at the highest level of commitment to work Daha fazlası Daha az
Yorulmaz, Funda | Yavan, Öznur
Article | 2018 | Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi22 ( 2 ) , pp.1007 - 1027
Günümüzde rekabet, yetenekli iş göreni işletmeye çekmek, çok beğenilen ve en çok tercih edilen işveren olmak için istihdam piyasasında da yaşanmaktadır. İşletmeye sürdürülebilir stratejik avantaj sağlaması için işveren marka imajının geliştirilmesi önemlidir. Mevcut ve potansiyel çalışanların gözünde çalışılacak “harika bir yer” olarak tanımlanan işveren markası oluşumunda pozitif psikolojik sermayenin önemli bir rol oynayabileceği düşünülmektedir. Bu araştırmada turizm sektöründe konaklama işletmelerinin işveren markası oluşumları ve bu oluşumu etkilediği düşünülen pozitif psikolojik sermaye ile ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmış . . .tır. Mevcut durumu belirlemeye yönelik bu araştırma ilişkisel tarama modelinde bir araştırmadır. Antalya ilinde, 768 kişiden oluşan beş yıldızlı otel çalışanlarına yapılan araştırma sonucunda; pozitif psikolojik sermaye bileşenlerinden öz yeterlik, iyimserlik ve umudun, işveren marka oluşumunun pozitif anlamlı yordayıcısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Competition today is experienced in the employment market as well; in order to attract the talented employees to the stablishment and to be a much liked and most preferred employer. Developing brand awareness is important for a sustainable strategic advantage. It is thought that; being considered as a “wonderful place”to work by the current and potential employees has a big importance of positive psychological capital in making an employer brand. The aim of this study; done in the accommodation field of tourism sector is; to make presentation of the formation of contious employers’brand in the accommodation field of tourism sector and to point out the relation of this formation with positive psychological capital, which is believed to have impact on the issue. It is a research, done in order to specify the current situation with the relational scanning method. Done in Antalya province among 768 five star hotel employees, the counclusion is, self – sufficiency, optimism and hope; wich are components of brand awareness formation has positive supplementary effect in making this formation Daha fazlası Daha az
Çeştepe, Hamza | Yıldırım, Ertuğrul | Özbek, Zehra
Article | 2018 | Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi18 ( 4 ) , pp.1 - 17
Dışa açıklığın ekonomik refah üzerindeki etkileri, artarak tartışılmaya devam etmektedir. Ampirik literatürde ticari ve finansal açıklık ile ekonomik büyüme ilişkisi çeşitli model, yöntem ve veri setleri kullanılarak araştırılmaktadır. Bu çalışmada, ticari ve finansal açıklığın ekonomik büyüme üzerindeki etkisi Türkiye örneğinde analiz edilmiştir. 1998q1-2016q2 dönemi için çeyreklik veri seti kullanılarak VAR modeli tahmini, Granger nedensellik testi, etki-tepki fonksiyonu ve varyans ayrıştırması analizleri gerçekleştirilmiştir. Ulaşılan bulgular, ticari açıklığın ekonomik büyüme üzerindeki etkisine dair herhangi bir kanıt sunamamış . . .tır. Ancak, finansal açıklığın ekonomik büyüme üzerinde etkisi pozitif ve anlamlı bulunmuştur. Bu bağlamda, yurtiçi tasarruf açığı oranı yüksek olan Türkiye’nin ekonomik büyümesi için, finansal açıklığın ticari açıklığa göre daha önemli bir unsur olduğu sonucuna ulaşılmıştır. The debate about effect of openness on economic well-being is increasingly lasting. In empirical literature, the relationship between economic growth and openness is investigated using by various models, methods and data sets. In this study, the effects of trade openness and financial openness on economic growth were analyzed in the example of Turkey. VAR model estimation, Granger noncausality test, impulse response function and variance decomposition analyses were implemented by employing the quarterly data set between 1998q1-2016q2. Achieved findings didn’t present any clue supporting the effect of trade openness on economic growth. The effect of financial openness on economic growth, however, is significant and positive. In this context, it is concluded that for economic growth of Turkey with high rate of saving gap, financial openness is more critical factor than trade openness Daha fazlası Daha az
Tütüncü, Lokman | Uysal, Zafer
Article | 2018 | Muhasebe ve Finansman Dergisi0 ( 78 ) , pp.249 - 264
This study investigates performance rankings and return profile of portfolios based on performance scores produced by TOPSIS selection and earnings, and tests an alternative single-criterion ROE decision model to measure performance. Results show that portfolios based on simple profitability ratios perform at least as well as portfolios based on multicriteria TOPSIS model. The relationship between TOPSIS performance rankings and return rankings is not significant. Of the selection models examined, only portfolios based on ROE tend to provide long term value for investors. Bu çalışma TOPSIS seçilimi performans skorlarına ve kazanca d . . .ayalı portföylerin getiri profillerini ve performans sıralamalarını inceleyerek performans ölçümü için TOPSIS’e alternatif tek kriterli bir karar modelini test etmektedir. Sonuçlar basit karlılık oranlarına dayalı oluşturulan portföylerin en az TOPSIS modeline göre oluşturulan portföyler kadar iyi performans gösterdiğine işaret etmektedir. TOPSIS performans sıralaması ile getiri sıralaması arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. İncelenen seçilim modelleri içinde yalnızca özsermaye karlılığına dayalı portföyler yatırımcılar için uzun vadeli değer sağlamaktadır Daha fazlası Daha az
Çeştepe, Hamza | Tunçel, Aslı
Article | 2018 | Turkish Studies (Elektronik)13 ( 15 ) , pp.113 - 129
İnşaat, otomotiv, savunma, beyaz eşya ve gemi yapımı gibi pek çok sektöre girdi sağlayan demir çelik sektörü, özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından hayati öneme sahip sektörler arasındadır. Sektörün uluslararası alandaki rekabet potansiyelinin belirlenmesi, Türkiye’nin de içinde yer aldığı bu ülkelerde sektörün geleceği açısından oldukça önemlidir. Türkiye demir çelik sektörünün uluslararası rekabet gücünün belirlenmesinin amaçlandığı bu çalışmada, açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler yöntemi kullanılmıştır. Çalışmada, Türkiye demir çelik sektörünün dünya karşısındaki rekabet gücü 2007-2016 dönemi için üç haneli alt sektör b . . .azında incelenmiştir. Bu amaçla, Balassa’nın ve Vollrath’ın geliştirdiği endeksler ayrı ayrı hesaplanmış ve sonuçlar birbiri ile karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda, Türkiye demir çelik sektörünün, katma değeri yüksek ürünlerin üretiminde kullanılan yassı mamuller grubunda rekabet gücünün düşük, buna karşılık katma değeri düşük uzun mamuller grubunda ise rekabet gücünün yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Bunun ana nedeni, yassı mamul üretiminin yetersiz olmasıdır. Türkiye demir çelik sektöründe teknoloji ve altyapı olanakları yassı mamul üretimi için yeterlidir. Yassı mamul üretim kapasitesi son yıllarda artmış olmakla birlikte, bu kapasitenin tamamı kullanılamamaktadır. Sektörün dünya karşısında en yüksek rekabet gücüne sahip olduğu mamul grubu uzun mamullerdir. Ancak uzun mamullerin katma değeri yassı mamullere göre daha düşüktür. Türkiye demir çelik sektörünün küresel piyasalarda rekabet edebilirliğini artırmak için, mevcut kaynakların etkin kullanımı ve yerli enerji kaynaklarının devreye sokulması son derece önemlidir. Üretimin uzun mamullerden yassı mamullere doğru kaydırılması için gerekli Ar-Ge çalışmaları yapılmalı, yeni üretim teknikleri ve yeni ürünler geliştirilmelidir. Sektörde maliyetleri artırıcı yüksek vergi ve benzeri mali yükümlülükler hafifletilmeli ve özellikle katma değeri yüksek mamullerin üretimi konusunda devlet teşvikleri artırılmalıdır. The iron and steel sector, which provides inputs to a variety of sectors such as construction, automotive, defense, white goods and shipbuilding is one of the vital sectors for developing countries in particular. Determining the international competitiveness of the iron and steel sector is very important in terms of the future of the industry in developing countries, including Turkey. This study aims to determine the international competitiveness of the Turkish iron and steel industry by using the Revealed Comparative Advantage method. In the study, competitiveness of the Turkish iron and steel sector for the period 2007- 2016 has been determined on the basis of three-digit sub-sector. For this purpose, the indices developed by Balassa and Vollrath was calculated separately and compared with each other. As a result of the study, it has been determined that the competitiveness of the iron and steel sector in the group of flat products used in the production of high value added products is low, whereas in the group of long products, the sector is highly competitive. The main reason for this is the inadequate production of flat products. Technology and infrastructure facilities of Turkey iron and steel industry are adequate for the production of flat products. Although the flat product production capacity has increased in recent years, not all of this capacity can be used. The highest competitive product group of Turkey iron steel sector against the world is the long products. However, the added value of long products is lower than that of flat products. To increase its competitiveness in the global market of Turkey's iron and steel industry, efficient use of available resources and to put in domestic energy sources is very important. R & D studies should be carried out to shift the production from long products to flat products and new production techniques and new products should be developed. High taxes and other financial liabilities that increase costs in the sector should be alleviated and government incentives should be increased, especially in the production of high added value products Daha fazlası Daha az